Selzedelere vergide
ek süreler
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, İstanbul
ve Tekirdağ illerinde meydana gelen selden zarar gören
mükelleflerin durumlarına ilişkin bir basın açıklaması
yapmıştır. Bu açıklamayı irdelemeden önce, metnini aynen
aktarmak istiyoruz:
"Vergi Usul Kanunu'nun 13'üncü maddesinde mücbir sebep
halleri ve Maliye Bakanlığı'nın mücbir sebep sayılan
haller nedeniyle bölge, il, ilçe, mahal veya afete maruz
kalanlar itibariyle mücbir sebep hali ilan etme ve vergi
ödevlerini yerine getiremeyecek olanları tespit etmeye
yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Anılan kanunun
111'inci maddesi de beyannamelerin verilme süreleri ile
bu beyannamelere istinaden tahakkuk eden vergilerin
ödeme sürelerini uzatma yetkisi tanımıştır.
8 Eylül 2009 tarihinde İstanbul ve Tekirdağ illerinde
başlayan yağmur nedeniyle meydana gelen sel felaketinden
zarar gören mükelleflerin durumu Vergi Usul Kanunu'nca
mücbir sebep hali kapsamında değerlendirilmiştir.
Bu nedenle sel felaketine maruz kalan mükelleflere, 8
Eylül 2009'da başlayıp 30 Eylül 2009 tarihine kadar
vermeleri gereken beyannamelerini Ekim 2009 ayında
verilecek beyannameler ile birlikte vermeleri imkânı
getirilmiştir. Aynı şekilde bu beyannameler üzerine
ödenecek vergilerin ödeme süresi de Ekim 2009 ayında
verilecek beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin
ödeme süresinin bitim tarihine kadar uzatılmıştır. Diğer
taraftan sel felaketi nedeniyle zarar gören
mükelleflerin ikmalen, resen veya idarece tarh edilen ve
vadesi 8 Eylül 2009 ila 30 Eylül 2009 tarihlerine
rastlayan vergi ve cezalarının ödeme süreleri de vade
tarihlerinden itibaren 1 ay süreyle uzatılmıştır.
Bu uygulamadan yararlanmak isteyen mükelleflerin, 30
Eylül 2009 tarihine kadar bağlı oldukları vergi
dairesine bir dilekçe ile başvurmaları ve başvuru
sırasında selden zarar gördüklerini ispat eden belgeleri
(itfaiye raporu, polis tutanağı gibi) ibraz etmeleri
gerekmektedir."
Açıklama aynen böyle.
Açıklamada da denildiği gibi, Vergi Usul Kanunu'nun 13.
maddesinde mücbir sebep sayılan haller nedeniyle bölge,
il, ilçe, mahal veya afete maruz kalanlar itibariyle
mücbir sebep hali ilan etme ve vergi ödevlerini yerine
getiremeyecek olanları tespit etme yetkisi Maliye
Bakanlığı'na verilmiştir. Bakanlık bu yetkisini kanuna
göre beyannameleri toplulaştırarak veya yeni beyanname
verme süreleri belirleyerek de kullanabilir. Yine aynı
kanunun 111'inci maddesi de beyannamelerin verilme
süreleri ile bu beyannamelere istinaden tahakkuk eden
vergilerin ödeme sürelerini uzatma yetkisini Maliye
Bakanlığı'na tanımıştır.
Ancak Maliye Bakanlığı'na tanınan bu yetki, göründüğü
kadarı ile Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından
kullanılmıştır. Zira açıklamada bu yetkinin bakanlık
tarafından kullanıldığına ilişki bir bilgi veya herhangi
bir işleme atıf yoktur. Bildiğim kadarı ile Maliye
Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı ayrı idari
yapılanmalardır. En azından kuruluş mevzuatları bunu
söylemektedir ve bu mevzuat kümesinde bakanlığın
yetkilerinin Gelir İdaresi Başkanlığı'nca
kullanılacağına ilişkin bir düzenleme de yoktur.
Öte yandan yasal sürelerin, yasal dayanağa istinaden
uzatılmasının yolu, hiçbir hukuki değeri haiz olmayan
basın açıklaması değildir. Basın açıklamaları, ne
mükellefi ne yargıyı ne de vergi dairesini bağlar.
İdarenin yetki kullanma aracı, idari işlemdir ve buraya
en uygun olanı "genel tebliğ"dir.
Basın bülteni ile kanunu değiştirmek tehlikeli bir
yoldur. Bu yol maalesef 2003 yılında açılmıştır.
"Borsadaki zararların mahsubu basın bülteni ile kabul
edilmiş" ve mevcut mevzuata aykırılığına rağmen
kamuoyuna duyurulmuştur. Biz de bu uygulamayı 21.7.2003
günlü Dünya gazetesindeki köşemizde eleştirmiştik.
İleride bu basın açıklamasına istinaden beyannamesini
uzatılan sürede veren bir mükellefe bir vergi dairesi
ceza uygulasa veya bir inceleme elemanı ceza talep etse
basın açıklaması, mükellefi kurtarmaz.
Bir başka endişem ise basın açıklaması yolunu
mükelleflerin de benimsemesi. Mükellefin birisi de
kalkıp beyannamesini gazete ilanı ile yayımlasa idare
tahakkuk fişi düzenleyecek midir?
Neyse şimdilik bu tartışmayı fazla uzatmayalım. Zaten
bendeniz de bir hukukçu olarak bu açıklamayı, peşinden
gelecek genel tebliğin felaketzedelere önceden bir müjde
olarak duyurulması şeklinde anlıyorum.
Gelir İdaresi bu açıklama ile sadece beyan ödevine
ilişkin sürelerle ikmalen, resen veya idarece tarh
edilen ve vadesi 8 Eylül 2009 ila 30 Eylül 2009
tarihlerine rastlayan vergi ve cezalarının ödeme
sürelerini uzatmıştır.
Beyan ödevine ilişkin sürelerin uzaması, kendiliğinden,
beyan süresi uzayan vergilerle ilgili olarak tarh
zamanaşımı süresini de uzatmıştır.
Öte yandan Vergi Usul Kanunu'nun 13 ve 15/1. maddesine
göre su basması zaten bir mücbir sebep halidir ve mücbir
sebep hali ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez.
Ancak mücbir sebep dolayısıyla Gelir İdaresi'nce yapılan
beyan süresinin veya vade uzatılmasının, özellikle
yargısal sürelere herhangi bir etkisi yoktur. Bu süre
uzatımı, özellikle ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış
tarhiyatlara karşı dava açma sürelerini
etkilememektedir. Çünkü dava açma süreleri vadeye göre
değil, ihbarnamenin tebliğ tarihine göre
hesaplanmaktadır. Öte yandan bu uzatımın, defter ve
belgeleri kayıp yahut okunamayacak hale gelmiş olanların
ticaret mahkemelerine müracaatlarına ilişkin 15 günlük
süreye de herhangi bir etkisi yoktur. Buna dikkate
edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan açıklamada, sadece "vade" açıklamasına yer
verilmiştir. Vade, Vergi Usul Kanunu'na tabi bir
kavramdır. Oysa Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkındaki Kanunu'na göre yapılan işlemlere ilişkin
sürelerin hesaplanmasında da Vergi Usul Kanunu hükümleri
uygulanmaktadır. Bu nedenle açıklamada, kendilerine
ödeme emri tebliğ edilen kişilere ödeme emri ile tanınan
7 günlük ödeme süresinin de kapsama alınmasında yarar
vardır. Çünkü selin pek çok mağduru, malvarlıklarının
büyük bölümünü zaten yitirmişlerdir.
Bumin Doğrusöz
17.09.2009 |