Anonim
şirket hisselerinin devirlerinde vergileme
Türk Ticaret Kanunu'nun 269. maddesinde belirtildiği
üzere; anonim şirket, bir unvana sahip, esas sermayesi
muayyen (belirli) ve paylara bölünmüş olan ve
borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle (sahip olduğu mal
varlığıyla) sorumlu bulunan şirkettir ve ortakların
sorumluluğu taahhüt etmiş oldukları sermaye paylarıyla
sınırlıdır. Taahhüt edilmiş sermaye paylarını ödemiş
olan ortakların, şirket borçları nedeniyle, ortak
sıfatıyla sorumlulukları kalmamaktadır.
Anonim şirketlerde ortaklık hakları esas itibariyle
hisse senedine bağlanmış olup, bu hisse senetleri nama
ya da hamiline olabilmektedir. Ancak, esas mukavelede
aksine hüküm bulunmadıkça hisse senetlerinin nama yazılı
olması lazımdır. Bedelleri tamamen ödenmemiş olan paylar
için hamiline yazılı hisse senetleri veya ilmühaberler
çıkarılamaz. Esas mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça
çıkarılan hisse senetlerinin nev'i değiştirilebilir.
Hisse senetlerinin şirketin unvanını, esas sermaye
miktarını ve tescil tarihini, senedin nev'i ve itibari
kıymetini ihtiva etmesi ve şirketin namına imza etmeye
yetkili olanlardan en az ikisi tarafından imza edilmiş
olması şarttır. İmzanın damga veya mühür şeklinde
olabileceği gibi matbu dahi olabilir. Nama yazılı hisse
senetlerinin, ayrıca, sahiplerinin ad ve soyadını,
ikametgahını, senet karşılığı ödenmiş olan miktarı da
ihtiva etmesi şarttır.
Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri, şirket ve
üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade
eder. Başka bir deyişle hamiline hisse senedini kim
ibraz ederse sahibi odur. Dolayısıyla, hamiline yazılı
hisse senetlerinin devri için, alıcıya bu hisse
senetlerinin teslimi gerekli ve yeterlidir. Bu şekilde
hisse senedine sahip olanlar bu senetlerini şirkete
ibraz ederek ortaklık haklarından yararlanabilirler.
Nama yazılı hisse senetleri de esas mukavelede aksine
hüküm olmadıkça devrolunabilir. Devir işlemi bu hisse
senetlerinin ciro edilmesi ve devrolana teslim
edilmesiyle gerçekleşir. Ancak bu devrin şirkete karşı
hüküm ifade edebilmesi için şirketin pay defterine
kaydedilmesi şarttır. Şirket nama yazılı hisse senedi
sahiplerini ad, soyad ve adresleriyle bir pay defterine
kaydeder. Hisse senedinin uygun şekilde (ciro ve
teslimle) devredildiği ispat edilmedikçe devralan pay
defterine yazılamaz. İdare meclisi (yönetim kurulu)
kaydın yapıldığını hisse senedine işaret eder. Şirkete
karşı ancak pay defterine kayıtlı bulunan kimse ortak
sıfatını haizdir.
Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan ve yukarıda değinilen
hükümlerden anlaşılacağı üzere; anonim şirketlerde
ortaklık payları hisse senetlerine sıkı sıkıya bağlanmış
ve ortaklıkla ilgili tüm işlemlerin hisse senetleri
üzerinden yapılması esas alınmıştır. Ancak, anılan
kanunun 411. maddesinde; "hisse senetlerinin yerini
tutmak üzere" ilmühaber çıkarılabileceği kabul
edilmiştir. Anılan düzenlemeye göre; nama yazılı hisse
senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin
de nama yazılı olması zorunludur. Bunların devri de nama
yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere göre
yapılmak zorundadır. Hamiline yazılı hisse senetleri
için de nama yazılı ilmühaber düzenlenebilmektedir.
Ancak bunların devrinde "alacağın devri" hakkındaki
hükümlere göre devir yapılabilmekte ve bu şekilde
yapılan devirler şirkete karşı ancak ihbar tarihinden
itibaren hüküm ifade etmektedir.
Türk Ticaret Kanunu'ndaki anonim şirketlerde pay
sahipliği ve bunların devrine ilişkin hükümlerde "hisse
senetleri" esas alınmış olmasına rağmen, ülkemizdeki
uygulamada, borsada işlem görenlerin dışındaki anonim
şirketlerin çoğunda hisse senetleri basılmamakta ve pay
sahipliği genelde "nama" olarak pay defterlerine
kaydedilmekte ve genel kurullar yapılırken de hisse
senetleri aranmamakta ve payların devirlerinde de hisse
senetleri olmadan işlem yapılmaktadır. Hatta pay
devirlerinde ortada hisse senedi bulunmadığı gibi, çoğu
zaman ilmühaberler de bulunmamaktadır. Uygulamanın bu
şekilde sürüyor olmasının nedenlerinin başında da
muhtemelen herhangi bir yaptırımla karşılaşılmamış
olması gelmektedir. Nitekim, ortada hisse senetleri ya
da ilmühaberler yok diye, ticaret siciline tescili
yapılmış olan anonim şirketler yok sayılmamakta ve
ticaret sicilinden silinmesi yoluna gidilmemekte ya da
"bu şirketler limited ya da başka bir şirket statüsünde
sayılır" gibi bir değerlendirmeye tabi
tutulmamaktadırlar. Başka bir deyişle, hisse senedi ya
da ilmühaber bastırmamış şirketler yine anonim şirket
olarak hayatlarını sürdürmeye devam etmektedirler.
Bilindiği üzere, gerçek kişilerin sahip olduğu menkul
kıymetlerin (ve bu kapsamda hisse senetlerinin) ve diğer
sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılması halinde
sağlanacak kazançlar Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer
80. maddesinin ilk fıkrasının 1 no'lu bendinde "değer
artış kazançları" içinde sayılmıştır. Anılan bentteki
düzenlemeye göre; gerçek kişilerin ivazsız olarak
(kendisine veraset yoluyla kalan ya da hibe edilen)
iktisap ettikleri menkul kıymetlerin devrinden elde
ettikleri kazançlar gelir vergisine tabi değildir. Keza,
gerçek kişilerin, tam mükellef kurumlara ait olan ve iki
yıldan fazla süre ile elde tuttukları hisse senetlerinin
devrinden sağladıkları kazançları da gelir vergisine
tabi değildir. (Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67.
maddesi hükümleri uyarınca, tam mükellef kurumlara ait
olup, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören
ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse
senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen gelirler
de gelir vergisine tabi değildir.) Dolayısıyla, gerçek
kişilerin iktisap ettikleri Türkiye'de kurulu anonim
şirketlere ait hisse senetlerini 2 yıl geçtikten
(İMKB'de işlem gören hisse senetlerini ise 1 yıl
geçtikten) sonra satmaları ya da devretmeleri halinde
elde edecekleri kazançlar gelir vergisine tabi
olmayacak, ancak iktisap tarihi ile devir tarihi
arasında geçen süre 2 yıldan (İMKB'de işlem gören hisse
senetlerini ise 1 yıldan) daha kısa ise, elde edilecek
kazanç gelir vergisine tabi olacaktır.
Yukarıda belirtilen menkul kıymetlerin ve hisse
senetlerinin alım satımında devamlılık olursa ya da bu
menkul kıymet veya hisse senetleri ticari bir işletmenin
mal varlığına dahil iken devredilirse, bu takdirde,
yukarıda belirtilen süreler aşılsa da aşılmasa da
bunların devrinden elde edilecek gelir Gelir Vergisi
Kanunu'nun "ticari kazanç" hükümlerine göre
vergilendirilecektir. Keza, anılan menkul kıymet veya
hisse senetleri kurumların aktifinde yer alıyorsa, bu
menkul kıymet veya hisse senetlerinin devrinden (ya da
satışından) elde edilecek kazançlar Kurumlar Vergisi
Kanunu hükümleri çerçevesinde "kurum kazancı" olarak
vergilendirilecektir.
Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 80. maddesinin ilk
fıkrasının 4 numaralı bendinde ise, "ortaklık haklarının
veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan
kazançlar"ın gelir vergisine tabi olduğu hükme bağlanmış
olup, bu kapsama giren ortaklık hakları ve hisselerinin
devrinde herhangi bir süre şartı öngörülmemiştir ve
bunlar ne zaman devredilirse devredilsin, devirden elde
edilecek kazançlar "değer artış kazancı" olarak
vergilendirilecektir. Şayet bu tür ortaklık hakları ve
hisseleri bir ticari işletmenin malvarlığına dahil iken
devir yapılırsa, elde edilecek kazançlar "ticari kazanç"
olarak, bunlar bir kurumun aktifine dahilse "kurum
kazancı" olarak vergilendirilecektir.
Yukarıda değinildiği gibi, ülkemizde anonim şirketlere
ait hisse senetlerinin çoğunlukla basılmadığı ve ortada
hisse senedi olmadan devir işlemlerinin yapıldığı bir
gerçektir. Bu gibi durumlarda; ortada hisse senedi
bulunmadığı gerekçesiyle, bu devirlerin GVK'nın mükerrer
80/4 no'lu bendi kapsamında olduğu, dolayısıyla,
bunların devirleri ile iktisap edildikleri tarih
arasında geçen sürenin öneminin bulunmadığı ve devirden
elde edilecek kazançların vergilendirilmesi gerektiği
yönündeki yorumlar bize göre yasanın anlam ve içeriğine
uygun değildir. Kanımızca, anonim şirketlerin paylarına
sahip gerçek kişilerin ellerinde hisse senedi olmadan da
bu ortaklık paylarını devretmeleri halinde elde edilecek
gelirlerin GVK'nın mükerrer 80/1 no'lu bendi hükmü
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Çünkü; vergi
kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın
açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri,
konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki
yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde
tutularak uygulanır. Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer
80/1 no'lu bendindeki "hisse senetleri" ifadesi de
yukarıda açıklamaya çalıştığımız Türk Ticaret
Kanunu'ndaki anonim şirketlerdeki yapılanma baz alınarak
düzenlenmiş ve anonim şirket yapılanması teşvik edilmeye
çalışılmıştır. Hal böyle olunca, eğer ortada hisse
senedi yokken anonim şirket sermaye payları el
değiştirebiliyor ve bu değişiklikler ticaret siciline
tescil edilebiliyorsa, üstelik hisse senedi basılmadığı
için bu şirketlerin statülerinde bir değişiklik
yapılmayıp, yine anonim şirket olarak devamları mümkün
oluyorsa, vergilendirme de bu yapının devam ettiği göz
önünde tutulmalı kanun lafzındaki "hisse senetleri"
ifadesi anonim şirketlerdeki sermaye payları olarak
yorumlanmalıdır. Nitekim; kuruluşundan itibaren yıllar
geçmiş olmasına rağmen hisse senetlerini geç bastırmış
şirketlerde, ortaklar bu hisse senetlerini
devrettiklerinde 2 yıllık sürenin hesabında, hisse
senedinin basıldıktan sonra alındığı tarih değil,
sermayenin kuruluş aşamasında ticaret siciline tescil
edildiği tarih baz alınmakta ve bu süre 2 yılı aşmışsa
vergileme yapılmamaktadır. Bu anlayış, öteden beri mali
idarece de yargıca da kabul görmektedir. Hatta sonradan
yapılan bedelsiz sermaye artışlarında edinilen hisse
senetlerinin edinim tarihi olarak da daha önce sahip
olunan hisse senetlerinin edinim tarihleri 2 yıllık
sürenin hesabında dikkate alınmaktadır.
Danıştay 4. Daire'nin 23.11.1994 gün ve E.1994/3300,
K.1994/550 sayılı kararında da;"Türk ticaret hukukunda
sermaye şirketlerinde ortaklık paylarının geçici
ilmühabere bağlanmış olmasıyla bağlanmamış olması
arasında, tedavül kabiliyeti dışında bir fark olmadığı,
dolayısıyla, her halükarda menkul kıymet niteliğinde
olduğunun kabul edilmesi gerektiği" belirtilmiştir.
Kişisel kanımız; anonim şirketlerin ortaklarının
paylarını devrinde ortada hisse senedi bulunmasa bile
yapılan devrin menkul kıymet devri olarak kabul edilmesi
gerektiği yönündedir. Şayet, anonim şirketler henüz
hisse senedi basmamışlar ve bunu yerine Türk Ticaret
Kanunu'nun yukarıda değinilen hükümleri çerçevesinde
geçici ilmühaber çıkartmışlarsa, bu ilmühaberler hisse
senedi yerini tuttuğu için, bunların devredilmesi
suretiyle yapılacak sermaye payı satışlarının her
halükarda "hisse senedi" devri olarak kabul edilmesi
gerekir. Nitekim, Maliye Bakanlığı da bu anlayışı
benimsemiş ve 232 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde
bunu açıklamıştır.
Öte yandan, bilindiği üzere; Katma Değer Vergisi
Kanunu'na göre; Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet
ve serbest meslek faaliyeti kapsamında yapılan teslim ve
hizmetler kanunda belirtilen koşularla katma değer
vergisine tabidir. Anılan kanununun 17 maddesinin "4.
Diğer İstisnalar" başlığı altında yer alan (g) bendinde
de "hisse senedi" ibaresi geçmekte ve bunların
teslimlerinin katma değer vergisine tabi olmadığı hükme
bağlanmaktadır. Keza, anılan maddenin 4/c bendinde;
Gelir Vergisi Kanunu'nun 81'inci maddesinde belirtilen
işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanunu'na göre yapılan
devir ve bölünme işlemlerinin de katma değer vergisinden
istisna olduğu belirtilmektedir. Esasen, adi ortaklık
paylarının dışında, sermaye paylarının el
değiştirmelerinin katma değer vergisi konusuna giren bir
işlem olmaması gerekir ve kanımızca, yukarıda değinilen
kanun maddelerindeki istisna hükümleri de sermaye payı
değişikliklerinin katma değer vergisine tabi tutulmasına
yol açmamak için, belirtici anlamda, yasada yer
almıştır. Anılan kanun maddesinde yer alan "hisse
senedi" ifadesinin de yukarıda açıklandığı gibi geniş
yorumlanması ve bize göre; anonim şirketlerin sermaye
paylarının devrinde, ortada hisse senedi olmasa bile
katma değer vergisine tabi tutulacak bir işlemin
bulunmadığının kabul edilmesi, hele hele ortada geçici
ilmühaberler varsa ve bunlar üzerinden devir işlemi
gerçekleştirilmişse; 232 sayılı Gelir Vergisi
Tebliği'ndeki bu husustaki açıklama ve anlayışın katma
değer vergisi açısından da kabul edilmesi gerekir.
Öte yandan, yerleşik ve bugüne kadar uygulana gelen
anlayış; ilmühabere bağlı anonim şirket hisselerinin
devri işleminde yukarıda açıkladığımız şekilde olmasına
rağmen, son günlerde görüldüğü üzere, bunun aksine görüş
ve değerlendirmelere ve bu kapsamda cezalı tarhiyatlara
muhatap olunabilmektedir. Bu anlamda, anonim şirketlerle
ilgili bu hususların bir an önce açıklığa
kavuşturulmasında ve bunun gerekirse yasal düzenleme ya
da tebliğ ile yapılmasında fayda vardır. Bu husus
açıklığa kavuşturuluncaya kadar da yapılacak anonim
şirket sermaye payı devirlerinde, mümkünse hisse
senedinin basılmış olmasına özen gösterilmeli o yoksa,
geçici ilmühaberlerin çıkartılarak devrin bunlar
üzerinden gerçekleştirilmesi yolu tercih edilmelidir.
Akif AKARCA
akif.akarca@alfaymm.com
17.09.2009 |