Varlık Barışı
başvurusunda eski-yeni
ayrımı adil
değil
Varlık Barışı için müracaat süresi devam ediyor.
Bilindiği gibi kanun, gerçek ve tüzel kişilere ait olup
yurtdışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası araçlarını Türkiye'ye çekip
ekonomiye kazandırmayı hedefliyor.
Ayrıca yurtdışındaki taşınmazların kayda alınması ile
yurtiçinde bulunan ancak işletmelerin özkaynakları
içinde yer almayan aynı türden varlıkların sermayeye
ilâve edilmesini teşvik ediyor. Böylece işletmelerin
sermaye yapılarının güçlendirilmesi sağlanmak isteniyor.
Başvuru süresi 2 Mart 2009 tarihinde sona eren Varlık
Barışı için hükümet yeterince tanıtım yapılmadığı için
yeterli başvurunun yapılmadığını düşünerek hem kapsamı
biraz genişletti hem de başvuru süresini 30 Eylül'e
kadar uzattı. Yani 30 Eylül'e kadar başvurmak ve bir ay
içinde hesaplanan vergiyi ödemek şartı ile eski yıllara
ilişkin yapılacak incelemelerde bulunan matrah veya
vergi farkından bu kanun kapsamında beyan edilen
matrahın mahsup edilmesi ve duruma göre hiç vergi ve
cezanın ödenmemesi sağlanmış olacak. Yani mükellefler
2008 yılı öncesi hesapları için bir nevi sigorta
yaptırmış olacak. Varlık Barışı kapsamında beyan edilen
matrahların daha sonra farklı incelemelerde ortaya
çıkacak matrah ve vergi farkından mahsup edilebilmesi
bence büyük bir avantaj. Zaman varken bu fırsattan
faydalanılmasını tavsiye ediyorum. Bu yüzden daha önce
defalarca da yazdığım bu konuyu tekrar ele alma ihtiyacı
hissettim. Çünkü kanunda yapılan değişiklik ve ilave
maddelerle hem süre uzatılmış hem de kapsam
genişletilmiş oldu. Yapılan değişikliklerin en önemlisi,
naylon fatura kullanıcılarına da mahsup imkânından
faydalanma hakkı verilmesi oldu. Yalnız başvuru zamanına
göre mahsup imkânı farklılık arz ediyor. Kanunun ilk
halinden faydalanıp 3 Mart 2009 tarihine kadar
müracaatta bulunanlar hakkında mahsup uygulaması Gelir,
Kurumlar ve Katma Değer Vergisi yönünden tespit edilen
matrah farklarıyla sınırlı olacak. Yani, mükelleflerin
söz konusu dönemde naylon fatura kullanımı gibi
sebeplerle ortaya çıkacak Gelir, Kurumlar ve Katma Değer
Vergisi'ne ilişkin vergi farkları, matrah farkına
ilişkin mahsup kapsamında değerlendirilmeyecek.
Buna mukabil kanunda yapılan değişiklikten sonra 10
Temmuz-30 Eylül tarihleri arasında müracaat edenlerin
beyanda bulundukları matrah, vergi farkının bulunması
halinde de mahsup edilebilecek. İndirimi reddedilen
Katma Değer Vergisi'ne ilişkin mahsup edilecek matrah
tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden
bedel olarak dikkate alınarak mahsup uygulaması
yapılacak.
Mesela, bir faturadaki 10.000 TL'lik bir bedel üzerinden
yüzde 8 oranında hesaplanan 800 TL Katma Değer Vergisi
indiriminin reddedilmesi durumunda, Katma Değer Vergisi
indirimi reddinden dolayı mahsuba konu olacak Katma
Değer Vergisi matrahı 10.000 TL olacak. İndirimi
reddedilen Katma Değer Vergisi'nin hangi orana karşılık
geldiği bilinmiyorsa mahsup uygulamasında dikkate
alınacak matrah tutarı yüzde 18 KDV oranı dikkate
alınmak suretiyle hesaplanacak.
DEVLETE GÜVENİP DAHA ÖNCE
BAŞVURANLAR CEZALANDIRILMASIN
Örnekte, indirimi reddedilen 800 TL Katma Değer
Vergisi'nin hangi orandan kaynaklandığının
belirlenememesi durumunda, mahsup imkanından
yararlanabilecek matrah farkı (800/0,18=) 4.444,44 TL
olacak. Aynı kanuna istinaden yapılan benzer
müracaatların farklı avantajlar getirmesi değişiklik
esnasında konulan hükümden kaynaklanıyor. Yapılan
değişiklikte kanunun önceki haliyle müracaat edenlerin
mahsup imkânından eski hükme göre faydalanacakları ifade
edilmiş. Getirilen bu ayırım hukuktaki adalet ilkesine
aykırıdır. Hukukta aynı durumdaki kişilerin aynı
sorumluluk ve avantaj sahibi olmaları beklenir. Kanunun
bu hali daha önce devlete güvenip beyanda bulunanların
cezalandırılması demektir. Çünkü devlet, daha önce
müracaat edenlerin sadece matrah farkı çıkan
incelemelerde mahsup imkânından faydalanabileceğini,
vergi farkında da mahsup imkânından faydalanmak
isteniyorsa yeniden müracaatta bulunulması gerektiğini
söylüyor. Aksi halde daha önce beyan edilen, ülkeye
getirilen ve vergisi ödenen varlıkların avantajları
sınırlı olacak. Bu durumda şimdi müracaat etmeyi
düşünenlerin acaba bundan sonra bir değişiklik daha
yapılıp farklı avantajlar tanınabilir ve ben bu
avantajların kapsamı dışında bırakılabilir miyim
düşüncesine kapılmaları oldukça tabiidir. Kanunlarda
başarı, süreklilik ve adalet ve diğer ilkelere uyumla
sağlanır.
Bu arada yukarıda bahsettiğim mahsup imkânından
faydalanmak için başka şartlar da bulunuyor. Bir kere
incelemenin 2008 yılı öncesi yıllar için yapılması ve 19
Haziran'dan önce başlamamış olması gerekiyor. Ayrıca
beyan edilen varlık tutarı üzerinden yurtiçi varlıklarda
yüzde 5, yurtdışı varlıklarda yüzde 2 oranında vergi
ödenmesi gerekiyor. Tahakkuk eden verginin beyan
tarihini takip eden ayın sonuna kadar ödenmemesi halinde
mükellef mahsup imkânından faydalanamaz. Buna karşılık
tarh edilen verginin ödenmesine ilişkin takip ve tahsil
işlemi devam edecek.
Öte yandan mahsup imkânının 2004, 2005, 2006 ve 2007
yıllarına ait Gelir, Kurumlar ve Katma Değer vergileri
için bulunduğunu hatırlatmakta fayda var. Yani yapılan
incelemelerde ÖTV, MTV, harç, Özel İletişim Vergisi gibi
vergilerden fark çıkması halinde mahsup imkânından
faydalanılamaz. Haksız iadeden kaynaklanan vergiler KDV,
Gelir ve Kurumlar Vergisi de olsa mahsup imkânından
faydalanılamaz. Usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezaları
da mahsup uygulaması kapsamında değerlendirilmez. Ama
incelemede KDV, Gelir ve Kurumlar Vergisi farkı
bulunursa ve mahsup sonrasında ödenecek vergi çıkmazsa
vergi ziyaı cezası da ödenmeyecek.
Ahmet Yavuz
Zaman/17.08.2009 |