2008
senesi gelirlerinin beyanında bazı özellikler
Yeni paket
Küresel ekonomik krizin Türkiye'deki ciddi sonuçlarına
uzun zaman sonra çare bulmaya çalışan hükümet 4. Ekonomi
Paketi'ni de dün yürürlüğe soktu. Öncelikle parça parça
tedbirlerle bu tür krizlerde önlem almaya çalışmanın
doğru olmadığını vurgulamak gerekir. Zira bu tür
tedbirler psikolojik olarak toplumdaki ekonomik
unsurlarda vurucu bir etki yaratmamakta, aksine
beklentilerin ötesinde olunca hayal kırıklığı yaratarak
daha da kötü bir durum oluşturmaktadır. Bugün bizden çok
daha kötü durumda olan ülkelerdeki ekonomik paketlerin
bütünlüğü tartışılıp etkilerinin yeterli olmadığı
savunulurken çok daha küçük ekonomik paketlerle amaca
ulaşmak da zor görünmektedir. Toplum seçim telaşı
içerisinde henüz bazı şeylerin farkına yeterince
varamasa da durum iyi görünmemektedir. Bu konuda dün
açıklanan işsizlik rakamlarına bakmak bile yeterlidir.
Yüzde 13,6 ile bugüne kadar en yüksek düzeye ulaşan
işsizlik oranı sonucunda işsiz sayısı 3.274.000 kişi
oldu.
Alınan tedbirlere bakarsak, Türkiye gibi konut metrekare
ölçülerinin çok büyük oranda 150 metrekarenin altında
olduğu bir ülkede kısa süreliğine KDV indirimi yapmak,
toplumda ekonomik alım gücünün çok düştüğü bir ortamda
otomotiv ve beyaz eşya gibi belirli sektörlerde ÖTV
indirimi ile önemli canlanmalar ve ekonomide
hareketlenmeler olacağını düşünmek, üstelik örneğin
beyaz eşyada zaten bu indirimlerin uygulamada satıcılar
tarafından çeşitli kampanyalarla yapıldığı bilerek
bunları yapmak makul değildir. ÖTV ve KDV oranlarının
bir vergi sistemi iyileştirmesi çerçevesinde tamamen ele
alınması gerektiğini zaten yazmaktayız. Bu tür kısa
süreli önlemlerle ekonomide büyük sıçrama veya
düzelmeler beklemek hayaldir.
Üstelik ÖTV'de yüzde sıfır oran uygulanması hukuken
doğru olmadığı gibi, KKDF konusunda hâlâ hukuka
aykırılığın bugüne kadar giderilmemesi de bir başka
handikaptır. Şimdi herkes neden IMF ile anlaşma olmuyor
diye soruyor. Vergi sistemimizde ve mali yapımızda o
kadar çok düzeltilmesi gereken nokta var ki ne kadar
sevilmese de IMF bile haklı çıkabiliyor.
2008
gelirlerinin beyanı
2008 senesi gelirlerinin beyan edilmesinde menkul
sermaye iratları ile bunların alım-satımından doğan
kazançlar konusunda özellik arz eden hususlar en az kira
gelirlerinin vergilendirilmesi kadar merak edilmektedir.
Tarafıma gelen bu soruların 2008 senesi gelirleri
bakımından cevapları ile ilgili şu bilgiler beyanname
verme ve vergilendirmede dikkate alınmalıdır:
Alacak faizleri bakımından yine 960 TL sınırı
aranacaktır. Bu rakamı aşmayan gelirler beyan
edilmeyecektir.
Anonim şirketler ve limitet şirketler bakımından söz
konusu olan bir başka gelir unsuru diğer kazanç ve
iratlar kapsamında değer artışı kazancıdır. Anonim
şirketlerde hisse senedi bastırılıp bastırılmadığına
göre bir ayrım yapılmalıdır. Hisse senedi
bastırılmamışsa hisse satımı sonucunda oluşan kazanç
değer artış kazancı olarak gelir vergisine tabi
olacaktır. Bu durumda, iktisap bedeli (hisselerin elden
çıkarıldığı ay hariç) ÜFE'deki artış oranında artırılmak
suretiyle (artış oranının yüzde 10 veya üzerinde olması
gerekmektedir) tespit edilir. Elde edilen kazancın 6.800
TL istisna kapsamında vergi dışı kalacak bu rakamı aşan
kısım gelir vergisine tabi olacaktır. Anonim şirketlerde
hisse senedi bastırılmamışsa iki yıldan fazla süre ile
elde tutulan hisse senetlerinin, elden çıkartılmasından
doğan kazanç, rakamla bağlı olmaksızın, gelir vergisine
tabi olmayacaktır. Anonim şirketin geçici ilmühaberi
varsa buna dayalı olarak iki yıllık süre geçtikten sonra
yapılan satışlardan elde edilen kazanç rakamla bağlı
olmaksızın gelir vergisine tabi olmayacaktır. Limitet
şirketlerde, şirket hissesi satışından doğan kazanç
değer artışı kazancı olarak gelir vergisine tabi
olacaktır. Burada da kazancın hesaplanmasında, hissenin
iktisap bedeli endekslemeye tabi tutulup istisna
uygulanmaktadır.
Anonim şirketten temettü geliri elde edenler ile limitet
şirketten kâr payı elde edenler bakımından 214.080 TL
sınırı bulunmaktadır. Bu rakama kadar söz konusu geliri
elde edenler vergi vermeyeceklerdir. Kira gelirlerinde
stopaj ve gider dengesine bağlı olarak ortaya çıkan bir
vergi avantajı da burada bulunmaktadır. Buna göre
belirtilen rakamın altında gelir elde edenler bakımından
vergi iadesi söz konusu olabilmektedir. Rakam 39.600
TL'den düşük ise beyanname verilmeyecektir. Bu kişiler
vergilerini stopaj yoluyla ödemiş olmaktadırlar. Bu
rakamın üzerinde olanlar bakımından beyanname
verildiğinde söz konusu gelirin yarısı beyan
edilecektir. Bu rakam üzerinden yapılan yüzde 15 stopaj
yoluyla alınan vergi rakamı mahsup edilince 214.080 TL
sınırına kadar vergi ödenmemesi ve iade söz konusu
olacaktır. Dar mükellefler bakımından beyan söz konusu
olmayacaktır.
Banka mevduat faizi, döviz tevdiat hesabı faizleri ve
repo gelirleri tutarları bir sınırlamaya tabi olmadan
beyan edilmeyecektir. Dolayısıyla bir gelir vergisi
ödemesi de söz konusu değildir.
Devlet bonosu ve Hazine tahvili bakımından yine 1.1.2006
tarihini esas almak gerekmektedir. Bu tarihten önce
ihraç edilen devlet tahvili ve hazine bonosu faiz
gelirlerinin yüzde 64,90 enflasyon indirimi düşüldükten
sonra kalan yüzde 35.10'u vergiye tabi olacaktır.
Bulunan bu rakam 19.800 TL'yi geçmiyorsa, beyanname
verilmeyecektir. Bu durumda beyan verme bakımından
ortaya çıkan rakam 56.410 TL olmaktadır. 1.1.2006
tarihinden itibaren ihraç edilen devlet tahvili ve
Hazine bonosu faiz gelirleri bir rakam sınırlaması
olmadan beyan edilmeyecektir. Bu durumda sadece yüzde 10
oranında stopaj yoluyla alınan vergi söz konusu
olacaktır. Devlet bonosu ve Hazine tahvili bakımından
oluşabilecek alım-satım kazançları bakımından yine
1.1.2006 tarihini esas almak gerekmektedir. Bu tarihten
önce ihraç edilenlerin alış bedeli, elden çıkarılan ay
hariç olmak üzere, her ay için ÜFE artış oranında
artırılıp bulunan rakam satış bedeli ile
karşılaştırılacaktır. Aradaki fazlalık 16.000 TL'den
fazla ise bu fazla kısım beyan edilecektir. 1.1.2006
tarihinden itibaren ihraç edilen Devlet Bonosu ve Hazine
Tahvili bakımından yüzde 10 stopaj yoluyla vergilendirme
söz konusu olduğundan satış kazançları beyan
edilmeyecektir. Eurobondların alım-satım kazançları
bakımından bir ayırım yapılması gerekmektedir. 1.1.2006
tarihinden önce ihraç edilenler için eurobondun alımında
ödenen dövizin, alış tarihindeki Türk Lirası karşılığı
bulunup, bu bedelin ÜFE'ye göre maliyet bedeli
bulunacaktır. Daha sonra satışında elde edilen dövizin
satış tarihindeki TL karşılığı bulunup, endeksleme yolu
ile yükseltilen maliyet bedeli ile satış tutarı
arasındaki fark TL olarak hesaplanacaktır. Söz konusu
hesaplama sonunda 16.000 TL istisna düşülerek kalan
tutar beyan edilecektir. 1.1.2006 tarihinden sonra ihraç
edilen eurobond alım satım kazançlarına bir istisna
uygulanmayacak, maliyet bedeli endekslemesi yapıldıktan
sonra (endekslemenin yapılabilmesi için, artış oranının
yüzde 10 veya üzerinde olması gerekmektedir), bulunacak
kazancın 960 TL'yi aşması halinde tamamı beyan
edilecektir. Dar mükellefler bakımından tarih ayrımı
olmadan beyan söz konusu değildir. Eurobondlardan elde
edilen faiz gelirleri ihraç tarihi ile bağlı olmaksızın
19.800 TL'yi aşmadığı takdirde beyan edilmeyecektir. Bu
rakam aşıldığında tamamı beyan edilecektir. Dar
mükellefler bakımından stopaj söz konusu olduğundan
beyan yapılmayacaktır. Off-shore bir ülkede bulunan
banka hesabı sebebiyle faiz geliri elde edilirse 960
TL'ye kadar beyanname verilmeyecektir.
Yerleşim yeri Türkiye olan bir kişi yurtdışında bulunan
herhangi bir banka hesabından faiz geliri elde edilmişse
yine 960 TL'ye kadar beyanname verilmeyecektir. Bu
konuda bir açıklama da gerekmektedir. Eğer bu kişinin
yurtdışında elde ettiği banka faizi geliri üzerinden bir
stopaj yapılmışsa bu meblağı Türkiye'de hesaplanan gelir
vergisinden mahsup edilebilecektir. Bunun için kanun
tarafından aranan süre ve belgelendirme şartlarının
sağlanması gerekmektedir.
Hakan ÜZELTÜRK / VERGİ ve HUKUK
huzelturk@superonline.com
Dünya/17.03.2009 |