Şirketlerin zararına gayrimenkul satışı gözden
geçirilmeli
Kurumlar iki yıl süreyle
aktiflerinde tuttukları gayrimenkulleri sattıklarında
zarar etseler dahi bu zararı kurum kazancından
indiremiyorlar. Ancak ekonomik sorunlar ve darboğazlar
nedeniyle zararına yapılan sonuçların tartışılması
gerekiyor.
SORU: Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde
yer alan taşınmazlar ve iştirak hisselerinin satışından
doğan kazançların yüzde 75'i Kurumlar Vergisi'nden
istisnadır. Ancak bazı hallerde bu satışlar zararına da
olabilmektedir. Böyle bir durumda ortaya çıkan zararın
kurumlar vergisinden indirilmesi mümkün müdür?
YANIT: Uygulamada bu konuda henüz görüş beraberliği
oluşmamış bulunmaktadır. Ancak Kurumlar Vergisi
Yasası'nın 5. maddesinin 3. fıkrasında hükme bağlandığı
üzere "iştirak hisseleriyle ilgili finansman giderleri
hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden
istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya
istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan
zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi
kabul edilemez."
Söz konusu yasa maddesine ait gerekçenin son bölümünde
de "kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara
ilişkin giderler ile istisna kapsamındaki faaliyetlerden
doğan zararların istisna dışı kurum kazancından
indirilmesine imkan verilmediği" ifade edildikten sonra
istisna kazançlar elde edilirken, giderlerin yanı sıra
gider fazlalığı sebebiyle doğan zararların da aynı
kapsamda değerlendirileceği belirtilmiştir.
Kurumlar Vergisi Yasası'nın 5. maddesinin 3. fıkrası
hakkında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen
değişiklik önergesinin gerekçesine göre "Kurumlar
vergisinden istisna edilen kazançların elde edilmesi
sırasında zarar doğması halinde bu zararlar gider
fazlalığından kaynaklandığı için istisna kapsamındaki
faaliyetlerden doğan zararların da giderlerde olduğu
gibi kurum kazancından indirilmemesi gerekir."
Yasa maddesinde yer alan düzenleme "Kurumlar Vergisi
Yasası ile özel yasalarda yer alan kurumlar vergisinden
müstesna kazançlarla ilgilidir. Buna göre iştirak
hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç
olmak üzere, kurumlar vergisinden istisna edilen
kazançlara ilişkin giderlerin kanunen kabul edilmeyen
giderler gibi değerlendirilmesi gerekmektedir. Aynı
şekilde kurumlar vergisinden istisna edilen kazançların
elde edilmesi sırasında zarar doğması halinde bu
zararları da istisna kapsamı dışındaki gelirden
indirilmemesi gerekir." (Beyanname Düzenleme Klavuzu,
2009 HUD Yayınları sf: 519)
Yasanın bu hükmü, kurumlar vergisinden istisna edilen
kazançlara ilişkin olarak yapılan giderlerin, kurumlar
vergisine tabi diğer kazanç tutarlarının tespitinde
kurum kazancını azaltıcı veya kurum zararlı ise bu
zararı arttırıcı bir unsur olarak indirim konusu
yapılamayacağı anlamındadır. Bu nedenle söz konusu
gelirlerin elde edilmesi için yapılan giderlerin sadece
kurumlar vergisinden istisna söz konusu kazançların
tespitinde indirim konusu yapılması gerekir. Konuya
ilişkin olarak vergi idaresi tarafından verilen bir
özelgeye göre de "iştirak hisselerinin satışından doğan
zararın istisna dışı kurum kazancından indirilmesi
mümkün değildir."
Konuya ilişkin olarak oluşan bu görüşler çerçevesinde
her ne kadar söz konusu satış işlemlerinin zararlı
olması durumunda bu zararın kurum kazancından
indirilemeyeceği görüşü ağırlıklı olarak ileri
sürülmekte ise de, ortaya çıkan bu tür zararların
indirim konusu yapılamamasının hukuken tartışmaya açık
olduğunu, yaşanan ekonomik sorunlar ve darboğazlar
nedeniyle zararına yapılan satışların sonuçlarını
işletmenin veya işletme sahiplerinin üzerinde
bırakılması halinin bu bağlamda tartışılması gerektiği
görüşündeyiz. (V. Seviğ)
YURTDIŞINDAKİ İKTİSADİ KIYMETE AMORTİSMAN
SORU: Yurtdışındaki işimiz için geçici olarak yurtdışına
gönderilen amortismana tabi bir iktisadi kıymetin
amortismanını ülkemizdeki kayıtlara gider olarak intikal
ettirebilir miyiz? Bir başka anlatımla yurtdışında
aldığımız bir taahhüt işi için ülkemizde aktifimizde
muhafaza ettiğimiz bir kıymet için ülkemizde amortisman
ayırmamız mümkün müdür?
YANIT: Uygulamada yurtdışında iş alan Türk firmalarının
bu konudaki duraksamaları gün geçtikçe artmaktadır. Bu
konuda vergi idaresinin kesinleşmiş bir görüşü
bulunmamaktadır.
Hesap Uzmanları Danışma Komisyonu'nun 1974 yılında
konuya ilişkin olarak vermiş bulunduğu bir karar
uyarınca "yurtdışında iş yapan bir tam mükellef, bu iş
için belli bir sermayeyi yurtdışına aktarır. Bu sermaye
nakit olabileceği gibi, sabit kıymet şeklinde de
olabilir."
Böyle bir durumda söz konusu sabit kıymet yurtdışında
kullanılacağı için o ülkedeki vergi yasaları
çerçevesinde bu tür sabit kıymetlerin kullanımına
yönelik düzenlemelerin dikkate alınması gerekmektedir.
Böyle bir durumda "Türkiye'de amortismana tabi
tutulmakta iken iş yapılan yabancı ülkeye götürülen veya
doğrudan doğruya hariçten temin edilen sabit kıymetlerin
dışarıda kullanıldıkları süre içinde, dış ülkedeki
işyeri ayrı ve müstakil bir ünite olarak kabul edildiği
ve sabit işyeri şeklinde tanımlandığı cihetle, bulunulan
ülke kanunlarının öngördüğü oranlar üzerinden
amortismana tabi tutulmaları gerekir. Diğer taraftan da
bu demirbaşlardan sonradan Türkiye'ye getirilenlerden
henüz tamamen itfa edilmemiş olanların amortismanlarına
da yabancı ülkelerde tatbik olunan nispetlerin daha
yüksek veya daha düşük olmaları dikkate alınmaksızın,
Türkiye için geçerli olan oranların esas alınması lazım
gelir."
Söz konusu karara göre ülke dışı faaliyet için
Türkiye'den yurtdışına sabit kıymet gönderilmesi ayni
sermaye tahsisi olarak kabul edilmiştir.
Yurtdışına söz konusu sabit kıymet eğer geçici ihraç
yolu ile gönderilmiş bulunuyorsa bu takdirde yapılan bu
işlem sermaye tahsisi değil, sabit kıymetlerin
yurtdışındaki bir işletmeye kiralanmasıdır. Dolayısıyla
bu tür göndermelerde yurtdışında geçici bir süre kalacak
sabit kıymet için kira hesaplaması yapılacaktır. Bu
durumda yurtdışından kira geliri elde edilecek ve
yurtiçinde de ülkemizde geçerli olan amortisman ayrımına
devam edilmesi gerekecektir. Yurtdışından elde edilen bu
kira gelirinin yurtdışı bir kazanç olarak değil, yurtiçi
kazanç olarak dikkate alınması gerekmektedir. Buna
karşılık yurtdışında kesin ihraç edilen bu tür iktisadi
kıymetler ayni sermaye tahsisi olarak
değerlendirilecektir. (Daha fazla bilgi için bakınız
Çakmak, Şefik, 2009 Yılı Kurumlar Vergisi Beyanname
Düzenleme Rehberi, Mart 2009 Ankara, Oluş Yayıncılık,
sf: 76-77)
Bu bilgiler ışığında yurtdışına geçici olarak gönderilen
amortismana tabi iktisadi kıymetler için, söz konusu
iktisadi kıymetleri geçici olarak yurtdışına gönderen
kuruluş tarafından Türkiye'de geçerli oran üzerinden
amortisman ayrımına devam edilecek, diğer taraftan
takdir edilen kira geliri ise Türkiye'deki kurumun
ticari kazancı olarak dikkate alınacaktır. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
YOKLAMA FİŞİ
Danıştay 4. Dairesi E.2001/3459 K.2002/357 T.5.2.2002
Davacı adına, kargo şirketi aracılığıyla sevk ettiği
emtia için sevk irsaliyesi düzenlemediğinden bahisle
özel usulsüzlük cezası kesilmişse de; 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun 131. maddesine göre, yoklama
neticelerinin tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine"
geçirileceği, bu fişlerin yoklama yerinde iki nüsha
tanzim olunarak tarihleneceği, bulunursa nezdinde
yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirileceği,
bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyet fişe
yazılarak yoklama fişinin, polis, jandarma, muhtar veya
ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalattırılacağı
hükme bağlanmış olup, olayda dava konusu cezaya dayanak
olan yoklama tutanağının anılan kanun maddesine aykırı
olarak araç sürücüsü nezdinde düzenlenmiş olması ve sevk
edilen emtia için sevk irsaliyesi düzenlendiğinin de
anlaşılmış olması sebepleriyle, davacı adına kesilen
özel usulsüzlük cezasında yasal isabet yoktur.
Danıştay 4. Dairesi E.1999/2137 K.2000/4527 T.6.11.2000
Davacı kurum adına sevk ettiği emtia için sevk
irsaliyesi düzenlemediğinden bahisle özel usulsüzlük
cezası kesilmişse de; Vergi Usul Kanunu'nun 131.
maddesine göre, tespit edilen bir husus nedeniyle
ilgililerin cezaya muhatap tutulabilmeleri için cezaya
dayanak alınacak tutanağın bulunursa nezdinde yoklama
yapılan veya yetkili adamı tarafından imza edilmiş
olmasının gerekmesi, üçüncü şahıslar nezdinde düzenlenen
tutanak esas alınarak, ilgililer hakkında ceza
uygulanmasına imkan bulunmaması, olayda sevk
irsaliyesinin düzenlenmediği yolundaki tutanağın, bizzat
mükellef veya yetkili adamı tarafından değil, araç
sürücüsü nezdinde düzenlenmiş olması ve anılan kanun
maddesine aykırı olarak düzenlenen tutanak esas alınarak
kurum adına ceza kesilmesinin mümkün olmaması
sebepleriyle, kanuna aykırı olarak düzenlenen tutanak
esas alınarak kesilen cezada yasal isabet yoktur.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2000/172
K.2000/353 T.27.10.2000
Yükümlü şirket adına, ödeme kaydedici cihaza ait
levhanın işyerinde asılı olmadığının tespiti üzerine,
3100 sayılı Yasa uyarınca usulsüzlük cezası kesilmiştir.
Vergi Usul Kanununun 131. maddesinde, yoklama
neticelerinin tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine"
geçirileceği, bu fişlerin yoklama yerinde iki nüsha
tanzim olunarak tarihleneceği, bulunursa nezdinde
yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirileceği,
bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyetin
fişe yazılarak yoklama fişinin, polis, jandarma, muhtar
veya ihtiyar meclisi üyelerinden birine
imzalattırılacağı hükme bağlanmış olup, yoklama
sonuçlarını içeren yoklama fişinin hukuki geçerlilik
şartı, nezdinde yoklama yapılana veya yetkilisine
imzalattırılması, imzadan çekinmesi halinde yasada
sayılanlara bu durumu belirterek imzalatılmasıdır.
Yükümlünün işyerinde ve nezdinde yapılan yoklama
sonuçlarını içeren yoklama fişinin mükellef tarafından
imzalanmaması üzerine "imzadan imtina edildi" şerhi
konulmak suretiyle polis memuruna imzalattırıldığının
anlaşıldığı olayda, 131. maddenin açıklanan kuralı
karşısında yoklama fişinin geçerliliği için aranan
koşullar gerçekleşmiş olup, imzadan imtina nedeninin
yazılmamış olmasının yoklama fişini geçersiz
kılmayacağından, bu tutanağa dayanılarak kesilen
usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık yoktur.
ÖZELGELERDE
KURUM KAZANCI VE İSTİSNALAR
1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
24.4.2008 tarih ve 12014 sayılı özelgesi;
"Gelir paylaşıma esasına göre başkasının arsası üzerine
inşaat yapanlarca tüm konutların inşası için yapmış
oldukları harcamalarla, arsa bedelinin toplamı inşaatın
toplam maliyeti vermektedir. Bu itibarla, şirketin Emlâk
GYO ile imzalamış olduğu sözleşme kapsamında başkasının
arsası üzerine yapmakta olduğu dairelerin inşası tamamen
bitmediği müddetçe inşaat maliyeti oluşturamaz. İnşaatın
devamı sırasında yapılan satışlar karşılığında alınan
tutarlar da avans olarak değerlendirilir. Bu satışlar
nedeniyle kar/zarar beyan edilmesi söz konusu olmaz.
Ancak, inşaatın tamamen bitirildiği yıl her bağımsız
bölüm veya dairenin maliyet bedeli bulunarak, bulunan
birim maliyetlerinden hareketle inşaatın toplam maliyeti
(arsa bedeli dâhil) hesaplanır ve gelir paylaşımı
kapsamında alınan hâsılatı da içeren fatura düzenlenir."
2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
16.6.2008 tarih ve 18410 sayılı özelgesi;
"Birmasrafın genel gider adı altında gider yazılabilmesi
için, gelirin elde edilmesi için yapılmış olması,
masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının
mevcut olması, masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış
bulunması gerekmektedir. Dernek üyeliği veya Sivil
Toplum Örgütlerine kayıtlı olmak tamamen şirket tüzel
kişiliğinizin kendi iradesinin sonucu olup,
faaliyetlerinizin yürütülmesi ve gelir elde edilmesi
için zorunlu bir harcamayı gerektirmemektedir. Bu
itibarla dernek üyeliğiniz karşılığı ödenecek olan
üyelik aidatlarının ticari kazancınızın elde edilmesi
ile sıkı sıkıya bağlı olmaması nedeniyle kazancınızın
tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün
değildir."
3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın
21.7.2008 tarih ve 21849 sayılı özelgesi;
"KVK'nın 8. maddesinin atfı gereğince GVK'nın 40.
maddesi hükmü ve KVK'nın kanunen kabul edilmeyen
giderlere ilişkin 11. maddesi hükmü gereğince, tazminat
ödemelerinin gider yazılabilmesi için işle ilgili olması
ve sözleşmeye, ilam veya kanun emrine dayanması gerekir.
Bununla beraber mahkeme kararına dayansa dahi işletme
sahibinin şahsi kusuru nedeniyle ödenen zarar, ziyan ve
tazminatların gider yazılması mümkün değildir. Bu
hükümler gereğince, (...) AŞ'nin KVK'nın 19. ve 20.
maddelerine uygun olarak bölünmesi sonucu şirkete
devredilen işçilere mahkeme kararı sonucu ödenecek olan
ek kıdem tazminatının GVK'nın 40/3, ek ücret ödemesinin
ise GVK'nın 40/1. maddesine göre ödendiği takvim yılına
ilişkin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim
konusu yapılması mümkündür. Ek kıdem tazminatı faizi ile
ek ücret ödemelerine ait faiz ödemelerinin ise mahkemece
kusurlu bulunulması nedeniyle kurum kazancının
tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate
alınması gerekmektedir."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 2.12.2008 tarih
ve 25243 sayılı özelgesi;
"KVK'nın 5/1-h maddesi gereğince, yurt dışında yapılan
otel inşaatında doğal taş, söve ve süslemeler ile kat
silmeleri ile ilgili mimari statik proje ve iç doğal taş
sabit dekorasyon işleri ile ilgili proje ve danışmanlık
bedellerinin, yurt dışında ayrıca işyeri veya daimi
temsilcinizin bulunması ya da otel inşaatının doğrudan
şirket tarafından yapılması halinde istisnadan
yararlandırılması mümkündür. Bununla beraber, bu
şartların bulunmaması halinde, yurtdışında verilen proje
ve danışmanlık hizmetinin "yurtdışında yapılan teknik
hizmetler" kapsamında değerlendirilerek istisnadan
yararlandırılması mümkün değildir. Böyle bir durumda söz
konusu faaliyetin, hizmet ihracı olarak nitelendirilmesi
ve bu kapsamda vergilendirilmesi gerekir."
SÖZÜN ÖZÜ
Pencereyi siz açarsanız temiz hava gelir, başkası açarsa
cereyan olur.
LUCİLL DE CHAZAL
ZARAR KURUM KAZANCINDAN İNDİRİLEMİYOR
YASA NE DİYOR
Kurumlar Vergisi Yasası'na göre "iştirak hisseleriyle
ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların
kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin
giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden
doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından
indirilmesi kabul edilemez."
KRİZ KOŞULLARI
Satıştan dolayı ortaya çıkan bu tür zararların indirim
konusu yapılamamasının hukuken tartışmaya açık olduğu
belirtiliyor. Yaşanan ekonomik sorunlar ve darboğazlar
nedeniyle zararına yapılan satışların sonuçlarını
işletmenin veya işletme sahiplerinin üzerinde
bırakılması halinin bu bağlamda tartışılması gerekiyor.
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
Referans/15.04.2009 |