Uzlaşmanın
aksaklıkları
Haklarında re'sen, ikmalen veya idarece cezalı vergi
tarhiyatı yapılanlara, yargı yolu dışında tanınan bir
diğer başvuru yolu da Vergi Usul Kanunu'nun 376.
maddesinden sonra gelen ek maddeleri ile düzenlenmiş
bulunan "uzlaşma" yoludur. Bu yol kimi yazarlara göre
ihtilafların "barışçıl" çözüm yolu, kimilerine göre
"idari" çözüm yoludur.
Kanun koyucu tarafından, ihtilafın iki tarafı arasında
uzlaşma sağlanarak hem ihtilafın kısa yoldan çözümü hem
de Hazine'nin alacağını bir an önce kesinleştirerek
tahsilini sağlamak amacı ihdas edilen bu müessese ile
aynı zamanda mükellefin özel durumunun ve ödeme gücünün
de idarece nazara alınması sağlanmaya çalışılmıştır.
Uzlaşma müessesesinin bu amaçlara hizmet edip etmediğine
ilişkin doktriner tartışmaların yanı sıra bu müessese,
tarhiyat üzerinde idareye geniş takdir hakkı tanıması ve
verginin yasallığı ilkesine aykırılığı bakımından da
yoğun eleştiriler almaktadır. Gerek kanundaki düzenleniş
şekli, gerekse uygulamada karşımıza çıkan eşitsiz
sonuçlar, müesseseyi anayasaya aykırı kılan başlıca
sebeplerdir.
Biz bu yazımızda, uzlaşma müessesesinin, anayasal
değerlendirmesinden çok, yasal düzenlemelerin uygulamada
yol açtığı sorunlara değinmek istiyoruz.
Uzlaşma görüşmelerinde uzlaşmanın temin edilememesi veya
uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükelleflerin yargı
yine açıktır.
Uzlaşmaya müracaat ile duran dava açma süresi,
uzlaşamama halinde, uzlaşmanın sağlanamadığına ilişkin
tutanağın tebliğinden itibaren işlemeye devam eder.
Süre, uzlaşmaya konu vergi ve cezaya ilişkin
ihbarnamenin tebliğ tarihinden uzlaşmaya müracaat için
geçen sürenin 30 günlük dava açma süresinden
düşülmesinden sonra kalan süre kadardır. Ancak bu kalan
sürenin 15 günden az olması halinde, dava açma süresi 15
gün olarak dikkate alınır.
Uzlaşma müessesesine başvuru olanağı kanunda, sadece
re'sen, ikmalen veya idarece tarh edilen vergilerle
bunlara ilişkin vergi ziyaı cezaları için tanınmıştır.
Özel usulsüzlük cezaları, usulsüzlük cezaları için
uzlaşma talep edilemez.
Öte yandan mükellef veya vergi sorumlusunun fiilinin
aynı zamanda hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmesi
dolayısıyla vergi ziyaı cezasının üç kat kesildiği
hallerde vergi ve ceza için uzlaşma yoluna müracaat
edilemez.
Uzlaşma yolunun kapalı olduğu bu gibi haller, herhangi
bir bilimsel gerekçeye dayanmadığı gibi, Vergi Usul
Kanunu'nun kendi içerisinde de çelişkilere yol
açmaktadır.
Örneğin usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezası tarhiyat
öncesi uzlaşmaya konu edilebilirken tarhiyat sonrası
uzlaşma konusu yapılmaktadır. Bu cezaların ya her iki
uzlaşma yolunun dışında olması ya da her iki yolun da
kapsamına alınması, tutarlılık gereğidir. Bu konudaki
tutarsızlık, aşağıda değineceğim gibi hak kayıplarına da
yol açabilmektedir.
Ayrıca vergi ziyaına yol açan fiilin hürriyeti bağlayıcı
ceza ile yaptırıma bağlanmış fiillerden olması
dolayısıyla üç kat cezaya bağlı olarak tarh edilen
vergiler, uzlaşmaya konu edilememektedir. Fiilin
hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren fillerden olup
olmadığına karar verme yetkisi ceza mahkemesine aitken,
bu yetkiyi idare kullanmakta ve uzlaşma yolunu
kapatmaktadır. Bu da uygulamanın bir başka hukuka
ayrılık yönünü oluşturmaktadır.
Üç kat vergi ziyaı cezasına bağlı tarhiyatlarda, uzlaşma
müessesesinin amaçları nazara alındığında, uzlaşma
yolunun kapatılması anlamlı gelmemektedir. Burada yasa
koyucunun, hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren filleri
işleyenlerle idarenin masaya oturarak uzlaşmasını
istemediği şeklinde bir gerekçe de ileri sürülemez.
Çünkü en önceleri kaçakçılık cezası kesilenlere uzlaşma
yolu açıktı. Ancak bu düzenlemeler sırasında Yargıtay
içtihadı, uzlaşma sağlanması halinde hürriyeti bağlayıcı
cezaya hükmedilemeyeceği yolunda gelişince, vergi
suçlarını işleyenlerin hürriyeti bağlayıcı cezadan
kurtuluşunun önünü kesmek amacıyla bu gibi fiiller
dolayısıyla yapılan tarhiyatlara karşı uzlaşma yolu
kapatıldı.
Oysa yapılması gereken ve bugün getirilmesi gereken
düzenleme, üç kat cezaya bağlı vergi tarhiyatlarına da
uzlaşma yolunu açmak, ancak bu konuda sağlanacak
uzlaşmanın ceza mahkemelerinde yapılacak yargılamaya ve
verilecek cezaya etkisinin olmadığını kanunda hükme
bağlamaktır. Bu yolla hem mükellef ile ihtilaf ortadan
kalkar, ceza tutarı birçok halde ödenebilir hale gelir
hem de Hazine alacağına daha çabuk kavuşmuş olur.
Öte yandan kendileri hakkında özel usulsüzlük cezası
kesilen veya haklarında üç kat vergi ziyaı cezasına
bağlı vergi tarhiyatı yapılan pek çok kişi, mevzuatın
ayrıntılarına vâkıf olmadığından uzlaşma yoluna müracaat
etmektedir. Uzlaşma komisyonlarınca bu müracaatların
reddi yolunda verilen kararlar mükellefe tebliğ
edildiğinde ise mükelleflerin dava yoluna gitme
olanakları artık kalmamaktadır. Çünkü idari yargıda
içtihat, yerinde olarak, uzlaşma yolunun kapalı olduğu
hallerde uzlaşma yoluna başvurunun dava açma süresini
durdurmayacağı yönünde oluşmuştur.
Uzlaşma müessesesinin düzeltilmesi gereken pek çok
aksaklıkları vardır. Ancak hem mükellef nezdinde yanılgı
ile hak kaybına yol açan hem de idare ile mükellef
arasındaki ihtilafı sonlandırarak Hazine'ye bir an önce
gelir teminini önleyen düzenlemelerin öncelikle gözden
geçirilmesi ve üç kat vergi ziyaı cezalı tarhiyatlarla
özel usulsüzlük cezası tarhiyatına karşı uzlaşma yolunun
açılması gerekir.
Hatta bu konuda belki, yargı yolunun devam etmesi
dolayısıyla henüz kesinleşmemiş bu tür cezalar için de
geçmişe etkili bir düzenleme yapılabilir. Bunu niye mi
şimdi söylüyorum. Duyduğuma göre maliye cephesinde bazı
aksaklıklar için bir "Torba Kanun Tasarısı"
hazırlanıyormuş. Belki orada bu sorun da çözülebilir.
Neden olmasın?
Bumin Doğrusöz
Referans/15.01.2009 |