Muhasebe  

Maliye

Vergi

İletişim

Vergi Takvimi

  MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :  13 Mayıs  2009

   Ana sayfa

   2009 Çalışmaları

   2009 Pratik Bilgiler

   Staj - Stajyer Rehberi

   Kanun-Mevzuat Rehberi

   Sosyal Güvenlik Rehberi

   Muhasebe Bilgi Rehberi

  Tekdüzen Hesap Planı

 

 

 


 

Faturasız mal bulunduran KDV ve

vergi cezası öder
 

Şirketlerde faturasız mal bulunan mükellef malın Katma Değer Vergisi'ni ve cezasını ödemek zorunda. Cezadan kurtulabilmek için mükelleflerin kendisine fatura kesmeyen satıcıdan kesilmeyen faturayı en azından fatura düzenleme süresi içinde istemesi gerekir.

SORU: Bir pazarlama ve dağıtım firmasından 2008 yılında almış bulunduğumuz temizlik malzemeleri ile ilgili ödemeyi yapmamıza rağmen, bu firma bize fatura göndermedi. Tüm ısrar ve aramalarımıza rağmen fatura talebi için bu firmaya bir türlü ulaşamadık. Ancak söz konusu malı satın almamızdan kısa bir süre sonra işyerimizde yapılan incelemede söz konusu malların faturası bizden istendi. Bizde faturayı malı bize pazarlayan firmanın vermediğini söyledik. Şimdi bizden bu malın alışında ödenmesi gereken katma değer vergisi ve cezası isteniyor.


YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası'nın 9/2. maddesi uyarınca "Fiili yada kaydi envanter sırasında belgesiz mal bulundurulduğu veya belgesiz hizmet satın alındığının tespiti halinde, bu alışlar nedeniyle ziya uğratılan katma değer vergisi, belgesiz mal bulunduran veya hizmet satın alan mükelleften" aranmaktadır.
Belgesiz mal bulundurdukları veya hizmet satın aldıkları tespit edilen mükelleflere, bu mal ve hizmetlere ait alış belgelerinin ibrazı için tespit tarihinden itibaren on günlük süre verilir. Bu süre içinde size fatura vermeyen firmadan alış faturasını talep etmeniz ve bu konuda ısrarcı olmanız gerekmektedir.
Gerçekte Vergi Usul Yasası'nın 231/5. maddesi uyarınca fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami (en geç) yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.
Olayımızda sizin malı satın alırken fatura talep etmeniz ve bu bağlamda da ısrarcı olmanız gerekirken, malı faturasız olarak teslim almış olmanız ve yapılan inceleme sırasında da söz konusu faturayı ibraz edememiş bulunmanız hakkınızda ceza kesimine neden olmuştur.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 9/2. maddesine göre fatura ibrazı için mükellefe verilen on günlük süre içerisinde alış belgelerinin ibraz edilmemesi halinde, belgesi ibraz edilemeyen mal ve hizmetlerin teslim tarihindeki emsal bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisi, alışlarını belgelemeyen mükellef adına re'sen tarh edilir. Bu tarhiyata ayrıca vergi cezası da uygulanır.
Diğer yandan yapılan incelemeler sırasında belgesiz alınan mal ve hizmetleri satanların belirlenmesi halinde, bu satışlarla ilgili olarak, vergi inceleme raporuna dayanılarak katma değer vergisi tarhiyatı yapıldığı takdirde, ziya uğratılan vergi ve buna ilişkin ceza ayrıca alıcılardan aranmamaktadır.
Mevcut yasal düzenleme çerçevesinde size mal satanın yapılan incelemeler sırasında bulunabilmesi halinde satıcı nezdinde yapılacak incelemelere göre kendisine fatura kesilmeyen ve bu nedenle bünyelerinde faturasız mal bulunduran mükellefler, faturasız mal bulundurmaktan dolayı kendilerine kesilmesi öngörülen cezadan kurtulabilmektedirler. Bu bağlamda da faturasız mal bulunduran mükellefin ayrıca kendisine fatura kesmeyen satıcıdan kesilmeyen faturayı en azından fatura düzenleme süresi içinde istemesi gerekir. (V. Seviğ).

YENİLEME FONUNUN KULLANILMASI
SORU: 2007 yılında satın almış bulunduğumuz bir vinci banka borçlarımızı kapatabilmek için 2008 yılında sattık. Ancak bu satıştan dolayı ayrılan amortismanları da dikkate alarak bir kazanç doğdu. Bu kazancı muhasebecimiz 2008 yılı beyannamemizi verirken "Yenileme Fonu" hesabına aktardı.
2009 yılında bizim böyle bir vince ihtiyacımız var. Çünkü şu anda demir ticareti ile uğraşıyoruz. Buna göre biz yeni bir vinç alırsak, bu konuda yapacağımız işlemlerden dolayı bir vergi problemi ile karşılaşır mıyız?


YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 328. maddesi hükmü gereği olarak "satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi, işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan tahassül eden kâr, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan kârlar, üçüncü yılın vergi matrahına eklenir. Üç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu kârlar o yılın matrahına dahil" edilir.
Bu esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan kâr, yeni değerler üzerinden ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.
Söz konusu yasa hükmü gereği olarak satış konusu olan iktisadi kıymetin öncelikle;
* Yenilebilir nitelikte amortismana tabi bir duran varlık niteliğinde olması,
* Satın alınacak duran varlığın daha önce satılan veya elden çıkarılan varlıkla aynı özelliklere sahip bulunması,
gerekmektedir.
Ayrıca yenileme fonu ayrılabilmesi için aranan en önemli koşul da satılan veya elden çıkarılan duran varlığın yenilenmesinin zorunlu bulunması veya işletmeyi yönetenlerce ilgili duran varlığın yenilenmesi konusunda karar verilmiş ve bu konuda girişimde bulunulmasıdır. Ancak söz konusu iktisadi kıymetin işletmece kullanımı zorunlu bulunuyorsa bu takdirde böyle bir iktisadi kıymetin edinimi için önceden karar alınmasına gerek bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Vergi Usul Yasası'nın 328. maddesinde yer alan ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilen işlemler doğrultusunda bir iktisadi kıymetin satışından doğan kazancın yenileme fonu hesabına alınması ve bu hesabın yasada maddesinde belirlendiği şekilde yeni satın alınan iktisadi kıymetin amortisman giderlerine mahsup edilmesi mümkün bulunmaktadır (V. Seviğ)

TEKLİFLE SATIŞ FATURASI ARASINDAKİ FARK
SORU: İnşaat malzemesi satışlarında bir firmaya vermiş bulunduğumuz teklif mektubunda yer alan fiyatlarla bu firmaya satmış bulunduğumuz mallar için düzenlendiğimiz fatura fiyatları arasındaki fark vergi incelemeleri sırasında tespit edilen matrah farkında ispat edici unsur olarak dikkate alınabilir mi?


YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 3/B maddesinde hükme bağlandığı üzere "vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Ancak bu bağlamda da "vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır."
Teklif mektubunda yer alan fiyatlarla fatura üzerinde gösterilen ve defter kayıtlarına intikal ettirilen satış tutarları ve bu tutarları oluşturan birim mal bedelleri arasında fark bulunuyorsa, bu takdirde inceleme elemanının fatura üzerinde gösterilen fiyatların gerçeği yansıtmadığı konusunu kanıtlayıcı ve dolayısıyla iddiasını doğrulayıcı nitelikte ve hukuken geçerli bulunan diğer belge ve bulgularla kanıtlanması gerekmektedir.
Sadece teklif mektubunda yer alan fiyatlar esas alınarak, fatura üzerinde gösterilmiş olan fiyatların gerçeği yansıtmadığını iddia etmek ve buna göre matrah farkı oluşturmak vergilendirme ilkeleri ile örtüşmemektedir (V. Seviğ).




YARGI KARARLARINDA KANUNİ TEMSİLCİLERİN ÖDEVİ

Danıştay 4.Dairesi E.2005/1520 K.2005/2129 T. 17.11.2005
Ortağı ve müdürü olduğu X Ltd. Şti.'nin vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla davacının aracı ve gayrimenkulü üzerine haciz tatbik edilmişse de; X Ltd. Şti.'nin 1996 yılına ait defter ve belgelerinin incelenmek üzere 21.6.2001 tarihinde tebliğ edilen yazıyla istenilmesine karşın, ibraz edilmemesi nedeniyle takdir komisyonu kararına dayanılarak tarhiyat yapıldığı ve söz konusu vergi borçlarının şirketten tahsiline olanak bulunmadığı belirtilerek şirket müdürü sıfatıyla davacının mal varlığının haczi yoluna gidildiğinin anlaşıldığı olayda, davacının defter ve belgelerin ibrazına ilişkin yazının tebliğinden önce 21.2.1997 tarihli noter satış sözleşmesiyle şirketteki hisselerinin tamamını devrederek şirketten ayrıldığının anlaşılmış olması, VUK'un 10. maddesine göre ancak şirkete ait yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin takip edilebilecek olması ve defter ve belgelerin istenildiği tarihte veya vergi borçlarının tahakkuk ve vade tarihlerinde şirketle bir ilişkisi olmayan davacı adına kanuni temsilcisi sıfatıyla haciz yapılamayacak olması sebepleriyle, davacı adına tesis edilen hacze yönelik işlemde yasaya uyarlık yoktur.

Danıştay 7. Dairesi E.2002/3485 K.2005/2409 T.12.10.2005
X A.Ş.'nin ilgili dönemlere ait KDV, kaçakçılık cezası ve gecikme faizi borcunun tahsili amacıyla, kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı adına tanzim ve tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmışsa da; Şirket adına yapılan tarhiyata karşı açılan davanın Mahkemelerince reddedildiği, anılan karar üzerine idarece 2 No'lu ihbarnamenin düzenlenerek tebliğ edildiği, vadesinde ödenmeyen ve bu sebeple kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla Şirket adına düzenlenerek tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın da, amme alacağının kesinleştiğinden bahisle reddedildiği, Şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırması sonucunda adına kayıtlı herhangi bir mal varlığının tespit edilememesi üzerine aciz fişi düzenlendiği ve amme alacağının Şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine de Şirketin kanuni temsilcisi olan davacı adına ödeme emri düzenlendiği hususlarının anlaşıldığı olayda, Şirketten tahsil olanağı bulunmayan alacağının davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde isabetsizlik olmadığından, davanın reddi gerekmektedir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2002/395 K.2002/491 T.13.12.2002
Y Ltd. Şti.'nin müdürü olan davacı adına şirketin vergi borçlarının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmişse de; VUK'un 10. maddesi uyarınca, kanuni temsilcilerin şirketin vergi borçlarından sorumlu tutulabilmeleri için, kamu alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmadığının saptanması, bunun içinde önce asıl kamu borçlusu şirketin takip edilmesi gerekmekte, şirket tüzel kişiliği adına ödeme emri düzenlenip düzenlenmediği belirlenmeden şirketin borcu nedeniyle kanuni temsilcinin takibi mümkün değildir. Şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket hakkında bankalar ve belediyeler nezdinde menkul ve gayrimenkul mal araştırması yapıldığı ve herhangi bir mal varlığına rastlanılmadığının saptanması üzerine söz konusu kamu alacağının tahsili için kanuni temsilci olan davacı adına ödeme emrini düzenlediğinin anlaşıldığı olayda, alacağın şirketten cebren tahsili için önce şirket adına ödeme emri düzenlenmesi gerekirken bu hususa uyulmadan davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet yoktur.



ÖZELGELERDE EMLAK VERGİSİ
1- İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 11.2.2008 tarih ve 335 sayılı özelgesi;
"Medeni kanunun 403. maddesi hükmünce, kayyımlar belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek üzere atanan kişiler olup, Kanunda aksine hüküm olmadığı süreceler vasiler hakkındaki hükümler kayyımlar hakkında da uygulanır. Yine Medeni Kanunu'nun 426. maddesi hükmü ve Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun hükümleri uyarınca, kayyım tayin edilen kişiler kayyım olarak tayin edildikleri mallar bakımından, bu malların idaresinden malik adına sorumludurlar. Gerek söz konusu maddeler gerekse Emlâk Vergisi Kanununun (EVK) mükellefiyete ilişkin 3. maddesi düzenlemesi uyarınca, kayyımların yönetimlerini üstelendikleri gayrimenkulle ilgili emlâk vergisi bildirimi vermeleri ve tahakkuk eden vergiyi de süresi içinde ödemeleri gerekir."

2-Tekirdağ Vergi Dairesi Başkanlığı'nın Eylül 2006 tarih ve 1312006 sayılı özelgesi;
"EVK'un 9. maddesinde, yanan, yıkılan, tamamen kullanılmaz hale gelen veya vergiye tabi iken muaflık şartlarını kazanan binalardan dolayı mükellefiyetin, söz konusu olayın gerçekleştiği tarihi takip eden taksitten itibaren sona ereceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince, 20 Mart 2006 tarihinde yanan deponun 2006 yılı emlâk vergisinin 1. taksitinin Mayıs 2006 tarihinde ödenmesinin ardından, 2006 yılına ilişkin emlâk vergisi 2. taksitinin ödenmesine gerek yoktur. Ancak, söz konusu bina yandıktan sonra binalar arazi vasfını kazanacağından yine EVK'nun 19., 23. ve 33. maddeler gereğince arazi vergisi mükellefiyetinin doğacağı tabiidir."

3- Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 27.9.2007 tarih ve 18981 sayılı özelgesi;
"Bina, arsa ve arazilerin gerçek alış bedelinin, gerçek inşa değerinin veya maliyet bedelinin ve de tapuda yazan değerinin vergi değerinin tespitinde dikkate alınması mümkün değildir. EVK'nın 29. maddesinin 2002 yılından itibaren geçerli düzenlemesi uyarınca, arsa ve arazilere ait vergi değerinin takdir komisyonlarınca yeniden takdir edilmek suretiyle kesinleşen arsa ve arazinin m² değeri ile mükellef tarafından belediyelere en son verilmiş bulunan Emlak Vergisi Beyannamesinde yer alan arsa ve arazinin yüzölçümünün (hisseli ise hisseye isabet eden kısmının) çarpılması suretiyle; binalara ait vergi değerinin ise, takdir komisyonlarınca yeniden takdir edilmek suretiyle kesinleşen arsa ve arazi m² birim değerleri ve m² normal inşaat maliyet bedelleri esas alınmak suretiyle belediyelerce tespiti gerekmektedir.

4- Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.10.2006 tarih ve B.07.1.GİB.4.42.16.02/EVK sayılı özelgesi;
"EVK'nun bina vergisinden daimi muafiyete ilişkin 4. maddesinin e bendi ve arazi vergisinden daimi muafiyete ilişkin 14. maddesinin c bendi uyarınca, kamu yararına çalışan derneklere ait bina ve arazilerin söz konusu muafiyetlerden yararlanmasının genel şartı, kiraya verilmemesi ve ayrıca derneklerin kurumlar vergisine tabi işletmelerine ait olmamaları veya bunlara tahsis edilmemiş olmalarıdır.

5- Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 6.9.2005 tarih ve B.074.DEF.0.16.1239805 sayılı özelgesi;
"EVK'nın ‘vergi değerini tadil eden sebepler' başlıklı 33. maddesinin 6. bendi uyarınca, bir bina veya arazinin taksim veya ifraz edilmesi (bölünmesi /parsellenmesi) veya mükellefiyetinin değişmesi ile vergi değerinin değiştiği kabul edilir. EVK'nun 23. maddesince değişikliğin gerçekleştiği bütçe yılı içersinde emlâk vergisi bildiriminin verilmesi gerekir. Ayrıca, söz konusu taşınmazın satılmış olması halinde EVK'nun 30/son hükmü uyarınca, işlemin yapıldığı yıl ile geçmiş yıllara ait ödenmemiş emlâk vergilerinin tamamından devreden ve devralan müteselsilen sorumludurlar. Devralanın rücu hakkı saklıdır."

SÖZÜN ÖZÜ
Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme
SENTIUS
 

Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz

referans/13.05.2009

 

  ▼ Yayınlanan En Son  Mevzuatlar   (Sitenize ekleyebilirsiniz)


Copyrıght © 2005 -2009  www.muhasebenet.net- www.muhasebenet.com - Türkiye'nin muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.