Ekonomik kriz binlerce kişiyi işinden ederken çalışan kesimin neredeyse tamamı, işsiz kalma endişesi taşıyor. Kanunlar, çalışanlara ve işsiz kalanlara ciddi haklar tanıyor. Avukatlar, “Kriz işten çıkarılma bahanesi olamaz” diyor.
Global kriz
tüm sektörleri etkisi altına
alırken işveren, çareyi işçi
çıkarmakta arıyor. Bu nedenle
hemen her gün farklı
sektörlerden yüzlerce kişinin
işine son veriliyor. Şüphesiz bu
rakamlar sadece istatistikleri
oluşturmuyor. Yaşananlar sosyal
ve ekonomik çöküşü de
beraberinde getiriyor.
Küresel kriz nedeni ya da
bahanesiyle Türkiye’de, ‘işten
çıkarma’ oranlarında ciddi artış
var. Otomotiv, tekstil,
elektronik, inşaat sektörleri
başı çekerken farklı
işkollarından gelen haberler de
hiç iç açıcı değil. Rakamlar da
bu durumu ispatlar nitelikte.
Son üç ayda işsizlik
sigortasından faydalanmak için
başvuranların sayısı, geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde
55 arttı. Ağustos–eylül– ekim
aylarını kapsayan üç aylık
dönemde, geçen yıl 56 bin 873
kişinin işsizlik maaşı almak
için Türkiye İş Kurumu’na (İŞKUR)
başvuruda bulunurken bu yılın
aynı döneminde sayı, 88 bin
592’ye yükseldi.
Bu sayının her geçen gün artarak
devam edeceği beklentisi ise
çalışanların en büyük kabusu.
“İşimi kaybedersem” korkusu
yaşayan profesyonel kesim, son
dönemde oldukça mutsuz. Ancak
korkunun ecele faydası yok zira
şu sıralar hemen her çalışan
için ‘işsizlik korkusu’ hayatın
gerçeği.
Bu nedenle uzmanlar, işinizi
kaybetmeniz halinde ne gibi
haklara sahip olduğunuzu
şimdiden öğrenmekte yarar
olduğunu düşünüyor. Çünkü
hukukçular mevcut iş yasasına
göre “ekonomik krizin işten
çıkarma bahanesi olamayacağı”
görüşünde. Bu nedenle uzmanların
sözlerine dikkat etmekte fayda
var…
www.muhasebenet.net
Kriz
etkisi ispatlanmalı
Malum şu sıralar işten
çıkarmaların gerekçesi, ekonomik
kriz. Ancak Avukat Mehmet Uçum,
“Kriz işten çıkarmalar için tek
başına geçerli bir neden
değildir” diyor. Ekonomik krizin
geçerli olabilmesi için
öncelikle firmanın yer aldığı
tüm sektörün, ardından da
çalışılan firmanın krizden ciddi
anlamda etkilenmesi gerektiğini
vurguluyor.
İnsan kaynakları danışmanı
Avukat Mehmet Cemil Özden de,
“İşten çıkarılan çalışan, İş
Kanunu’nun 20’nci maddesine
dayanarak sebep gösterilmediği
veya gösterilen sebebin geçerli
olmadığı iddiasıyla dava
açabilir. İşten çıkarmanın
geçerli bir sebebe dayandığını
da işveren ispatlamak durumunda”
diyor.
İsminin açıklanmasını istemeyen
bir emekli hakim ve bilirkişi de
bu noktaya vurgu yapıyor:
“Ekonomik kriz nedeniyle işten
çıkarılan bir çalışanın açacağı
dava sonucunda, çıkarıldığı
işyerinin belge ve kayıtları
incelenir. Eğer şirket gerçekten
bir darboğaza girdiyse, krizden
etkilendiği kabul edilir. Aksi
halde çalışana, işe iade davası
açma hakkı doğar.”
Kısa
çalışma ödeneği kullanılmıyor
Hukukçuların da belirttiği gibi
ekonomik kriz nedeniyle işten
çıkarılan bir çalışan, bir ay
içinde işe iade davası açarak
çalıştığı firmanın gerçek
anlamda krizden etkilenip
etkilenmediğinin araştırılmasını
isteyebilir. Eğer firma üretimde
bir durgunluk yaşadığını,
siparişlerin büyük ölçüde
azaldığını veya iptal edildiğini
ve buna bağlı olarak da ödeme
sıkıntısı içinde olduğunu
ispatlayabilirse krizden somut
olarak etkilendiğini öne
sürebiliyor. Ancak her ne kadar
krizden etkilense de işverenin,
tensikat yoluna gitmesi son çare
olarak düşünülmeli.
Mehmet Uçum, “İşverenler kısa
çalışma ödeneği ya da ücretsiz
izin gibi uygulamalardan sonra
çıkarma yoluna başvurabilir. Bu
da, çalışanların en azından bir
süre daha işinden olmasını
engeller” diyor. Henüz yeni bir
uygulama olması nedeniyle
çalışan ve işverenler tarafından
yeterince bilinmeyen ‘kısa
çalışma ödeneği’, genel ekonomik
kriz gibi nedenlerle en az dört
hafta, en fazla da üç ay süreyle
işyerinin bir bölümünün ya da
tamamının faaliyetini durdurması
halinde kullanılabiliyor.
Bu süre zarfında ise çalışanlara
işsizlik ödeneğinden belli
oranlarda para ödenmeye devam
ediliyor. Kısa çalışma
ödeneğinin sona ermesi ise
zorlayıcı sebebin ortadan
kalkması ya da çalışanın işe
girmesine bağlı. Ancak
uygulamanın yeni olması ve
yeterince bilinmemesi nedeniyle
işveren ve çalışanların bu
uygulamaya rağbet göstermediği
biliniyor. Zaten Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’in, “Şu ana kadar
'Ekonomik kriz ve zorunluluktan
dolayı Kısa Çalışma Ödeneği'nden
istifade etmek istiyoruz” diye
müracaat eden işveren yok” sözü
de, uygulamanın işler hale
gelmediğinin bir göstergesi.
Tensikat son çare olmalı!
Ekonomik kriz nedeniyle
tensikata gitmeden önce
başvurulan bir diğer uygulama da
ücretsiz izin. Uygulamada
“ücretsiz izin” ya da “zorunlu
tatil” olarak adlandırılan
askıya alma halleri ancak
çalışanın bu durumu kabul
etmesiyle uygulanabiliyor. Ancak
bir haftadan fazla süreyle işin
durmasına yol açan zorlayıcı
nedenler olması durumunda iş
sözleşmesi askıya alınabiliyor.
Hatta sözleşme, çalışan
tarafından feshedilmediği sürece
de askı halinde devam ediyor.
Ancak Cemil Özden’in yorumu,
“Ekonomik kriz ve benzeri
hallerde iş sözleşmesi askıda
olmaz, işverenin ücret ödeme
borcu devam eder” şeklinde.
"İşe
iadeden feragat edilemez"
İşten çıkarmalarda yaşanan bir
diğer durum ise işveren ve
çalışanın anlaşarak iş
sözleşmesini karşılıklı
feshetmesi. Avukat Uçum, işten
çıkarılacak bir çalışanla
anlaşma yoluna giden işverenin,
çalışana “makul yarar”
sağlamakla yükümlü olduğunu
söylüyor. Yani zaten işten
çıkaracağı bir çalışanla anlaşma
yoluna giden işverenin, çalışana
kıdem ve ihbar tazminatının
haricinde maddi yarar sağlaması
şart.
Örneğin çalışana iki ya da dört
ay ilave maaş verilmişse ya da
işsiz kaldığı süre içinde
işsizlik ödeneğinden alacağı
kadar para verilmişse,
karşılıklı anlaşma geçerli hale
geliyor. İşten çıkarılan bir
çalışanın, “işe iade davasından
feragat etme” gibi bir hakkı
bulunmadığını da belirten Uçum
ekliyor: “Çalışan çıkarılırken
‘İşe iade davası açmayacağım’
şeklinde bir anlaşmaya imza atsa
dahi, bu geçersizdir. İşten
çıkarılan bir çalışanın her daim
işe iade davası açma hakkı
vardır.”
Yasa, “İşsizlik sigortası
kapsamındaki bir işyerinde
çalışırken çalışma istek,
yetenek, sağlık ve
yeterliliğinde olmasına rağmen
(kendi istek ve kusuru dışında)
işini kaybeden sigortalı
işsizler, işsizlik sigortasından
faydalanabilir” diyor. Ancak
işten çıkarılmadan önce
çalıştığınız ve prim ödediğiniz
gün sayısı, fondan
faydalanabilmek için en kritik
noktayı oluşturuyor. İşten
çıkarılmadan önce 120 günü
sürekli olmak üzere, son üç yıl
içinde en az 600 gün işsizlik
sigortası priminin ödenmiş
olması ve işten çıkış tarihinden
itibaren 30 gün içinde Türkiye
İş Kurumu’na şahsen başvurulması
gerekiyor.
İşsizlik ödeneğinden faydalanma
hakkı kazanan sigortalı bir
işsizin alacağı aylık maaş ise
şu şekilde hesaplanıyor: Önce
işten ayrılmadan önceki son dört
aylık kazancınızın günlük
ortalaması bulunuyor. Ardından
da bu ortalamanın yüzde kırkı
alınarak, işsizlik ödeneği
alacağınız gün sayısıyla
çarpılıyor. Örneğin 600 gün
sigortalı olarak çalışan bir
işsiz, 180 gün işsizlik maaşı
almaya hak kazanıyor. İşten
ayrılmadan önceki son üç yıl
içinde 900 gün prim ödemiş
olanlara 240, 1080 gün ve daha
fazla prim ödemiş olanlara ise
300 gün süreyle işsizlik maaşı
veriliyor.
Rakamlarla işsizlik sigortası
* 29 bin 601 - 31 Ekim–19 Kasım arasında işsizlik sigortasına başvuran kişi sayısı
* 1 milyon 345 bin 909 - Mart 2002’den bugüne kadar ödenekten faydalanmak isteyen kişi sayısı
* 1 milyar 707 milyon 221 bin 679 YTL - Ödenek almaya hak kazanan işsizlere dağıtılan toplam pay tutarı
* 36
milyar 711 milyon 743 bin YTL
- İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki
toplam
varlık
İŞSİZ
KALANLARIN YOL HARİTASI
- Bilinenin aksine işveren,
ücretsiz izin uygulamasını ancak
çalışan kabul ederse devreye
alabilir.
- İşverenin işten çıkaracağı bir
çalışanla anlaşma yoluna gitmesi
durumunda, kıdem ve ihbar
tazminatının haricinde maddi
yarar sağlaması şart.
- Ekonomik kriz ve benzeri
hallerde iş sözleşmesi askıya
alınamadığı gibi, işverenin
ücret ödeme sorumluluğu devam
ediyor.
- İşten çıkarılan bir çalışan
‘İşe iade davası açmayacağım’
şeklinde bir anlaşmaya imza atsa
dahi, bu geçersiz sayılıyor.
- Gerçekten ekonomik kriz
nedeniyle çıkarılıp
çıkarılmadığınızı, işten
çıkarıldıktan bir ay içinde dava
açarak öğrenmeniz mümkün.
- İşverenin, kısa çalışma
ödeneği ya da ücretsiz izin gibi
uygulamalardan sonra son çare
olarak tensikata gitmesi uygun
görülüyor.
- İşsizlik maaşı alabilmek için,
işten çıkarılış tarihinden
itibaren 30 gün içinde Türkiye
İş Kurumu’na şahsen başvurulması
gerekiyor.