Özellikle sosyal güvenlik
reformu olarak adlandırılan 5510 sayılı yasayla yoğun
eleştirilere uğrayan kurum, SGK İstanbul İl Müdürü
Mustafa Kuruca'nın değerlendirmesine göre ortalama sekiz
yılda bir 'reform' geçiriyor.
Sosyal Güvenlik Haftası nedeniyle bilgi veren SGK
İstanbul İl Müdürü Mustafa Kuruca hedeflerini şöyle
açıklıyor: Asıl üzerinde duracağımız konu toplumda bir
sosyal güvenlik bilincinin oluşturulması. İnsanlar
haklarını bilmiyorlar. Hangi sosyal güvenlik hakkına
sahip veya işçi-işveren olarak veya kendi güvenliklerini
nasıl sağlayacakları. Ülkemizde çok yüksek oranlarda
kayıt dışılık var. İnsanlarda sosyal güvenlik bilinci
oluştukça kayıtdışı istihdamın önü kesilmiş olacak.
Bizim asıl hedeflediğimiz bu.
TOPLUMUN BEKLENTİ ÇITASI ÇOK YÜKSELDİ
Yeni bir reform yapılmadan eski reform hazmedebilecek mi
acaba?
Her geçen gün yeni bir duvar örerek gidiyoruz; önemli
olan bu duvarın sağlam örülmesidir. Süreç inanılmaz
dinamik ve buna yetişmek, algılamak hakikaten zor.
Toplumun beklenti çıtası çok yükseldi.
Sizin de eğitmen olarak katıldığınız Ali Tezel’in
koordinatörlüğündeki Sosyal Güvenlik Sertifika Programı
derslerine ben de katılmıştım. Emekli maaşının
hesaplanması uzaya mekik göndermekten daha karmaşık
hesaplamaları gerektiriyor. Doğru bir emeklilik maaşını
hesaplamak için çok esaslı bir eğitimden geçmek
gerekiyor, sistem çok karmaşık.
Doğru söylüyorusunz ama burada da şu sıkıntı var. 1950
yıllarından başlayıp ortalama her 8 yılda bir sosyal
güvenlik sistemi kanununun ana çerçevelerinde değişiklik
yapıldığı için… Ve özellikle de emeklilik yaşı ve aylığı
hesaplamasıyla ilgili değişiklikler yapılmıştır.
Geldiğimiz nokta emeklilik aylığı hesabının gerçekten
elle, manuel olarak hesaplanmasının neredeyse imkansız
olduğu bir nokta. Bilgisayar ortamında bunun
hesaplanması kolay. Yapılan programlar sayesinde veri
girişleri doğru yapıldığı takdirde sistem otomatik
olarak hesaplıyor. Burada bir sorun yok. Ama manuel
hesaplamayla işin içinden çıkılamaz.
Şunu söylemek istemiyorum, neyin arkasına sığınacağız.
“Keşke bu kadar değişiklik olmasaydı” diyebiliriz, ama
olmuş. Değişik tarihlerde o günün siyasi otoritesi, TBMM
böyle takdir etmiş. Biz uygulayıcılar olarak artık neden
çıktı, niye çıktıdan ziyade, hukuk devletiysek
önümüzdeki kanunu uygulamak zorundayız. En iyi şekilde
uygulayıp toplumun hak kaybına uğramamasına çalışıyoruz.
Rehberlik Danışma Birimleri’nden nasıl yararlanabiliriz,
nerelerde var?
Sosyal Güvenlik Merkezleri’nin hepsinde var. İstanbul İl
Müdürlüğü’müz ve onun altında Sosyal Güvenlik
Merkezleri’miz var. Bu merkezlere gidildiği zaman
vatandaşlar iki şeyle karşılaşır: Birincisi, o
müdürlüğün içinde nereden hizmet alacağını sorarsınız,
ilgili servislere yönlendirilirsiniz. İkinci olarak,
örneğin “Ben ne zaman emekli olacağım?” diye
sorabilirsiniz. Cevabını alırsınız. Alamıyorsanız ilgili
servise yönlendirilirsiniz. O kadar geniş bir
mevzuatımız var ki, Rehberlik Danışma Birimleri’nde
sorunların hepsine cevap verilmesi mümkün değil. Ama bu
birimlerin işleyişini bizler de tebdil-i kıyafet yaparak
denetliyoruz. Merkezlerimize aksayan yönleriyle ilgili
uyarıda bulunuyoruz. Her geçen gün iyileştirmeye
çalışıyoruz. Çalışanlarımız böyle bir sisteme alışkın
değil.
Danışma birimleri ne kadar zamandır hizmet veriyor?
2009’un başında başladık.
DANIŞMA BİRİMİNDE PREZANTABL HİZMETLİ!
Tebdil-i kıyafetle denetim yaptığınızdan söz ettiniz.
Bizimle paylaşacağınız Sosyal Güvenlik Haftasını
şenlendirecek güzel bir örnek var mı?
Aslında birçok anımız var ama kamuoyuyla paylaşmayalım.
Bizim de beklemediğimiz, şaşardığımız olaylar oluyor.
Kendilerine yavaş yavaş çeki düzen vermeye başladılar.
Belki çok değil ama… Bir şöyle kararlıştırdık: Danışma
birimlerine gerçekten prezantabl, halkla iletişimi ve
bilgi donanımı iyi olan, en iyi personellerimizi verin
dedik. Fakat merkezimizin birine gittiğimizde
hizmetlinin orada görevlendirildiğini gördük.
Hizmetli derken, müstahdem, temizlik personelini mi
kastediyorsunuz?
Evet. Bizim amaçladığımızın tam tersini algılayarak,
nasıl olsa danışma birimi değil mi burası, nasıl olsa
yönlendirir diye takdir etmiş.
İNSANLAR HAKLARINI BİLMİYORLAR
Sosyal güvenlik bilincine vatandaşlar cephesinden
baktığımızda hangi sorunlar daha ağırlıkla görünüyor?
Örneğin 3 ayda sonuçlanması gereken emeklilik başvurusu
için 1 yıl bekleniyor..
Zaman zaman yanlış bilgilendirmeden, yanlış yer veya
kişilerden bilgi almaktan dolayı kurum içerisindeki
hizmetlerimizin aksamasına, işin çoğalmasına sebep
olabiliyorlar.
Konunun boyutlarının ne olduğu konusunda bilgi verebilir
misiniz?
Onu ölçmemiz çok kolay değil. Ama asıl üzerinde
duracağımız konu toplumda bir sosyal güvenlik bilincinin
oluşturulması. İnsanlar haklarını bilmiyorlar. Hangi
sosyal güvenlik hakkına sahip veya işçi-işveren olarak
veya kendi güvenliklerini nasıl sağlayacakları.
Ülkemizde çok yüksek oranlarda kayıt dışılık var.
İnsanlarda sosyal güvenlik bilinci oluştukça kayıtdışı
istihdamın önü kesilmiş olacak. Bizim asıl
hedeflediğimiz bu.
Evet, bugün yanlış bilgilendirmeden, yanlış
başvurulardan dolayı bizim iş yükümüz aratabilir. Biz
bunları bir şekilde tolere edebiliyoruz. Bunun başka bir
boyutu, şu anda SGK’nin ulaşmış olduğu bir bilgi işlem
altyapısı var. İnsanlar iinternet üzerinden birçok
işlemlerini yapabiliyorlar. Yaptığımız planlamaya göre
daha birçok işlemlerini internet üzerinden
yapabilecekler. Bu anlamda çok fazla sıkıntımız yok.
Sosyal güvenlik bilincinin oluşması demek, insanların
sahip olduğu hakların farkında olması ve kayıtdışılığın
azaltılmasıdır.
İŞ TAKİBİ ADI ALTINDA VATANDAŞLARDAN PARA ALIYORLAR
Bir önemli etkisi de şu olacaktır. Gerçekten bazı çıkar
sağlama peşinde olan veya art niyetli kişiler bizim
vatandaşlara ücretsiz verdiğimiz hizmetleri, örneğin bir
formu parayla satıyorlar. Veya kurumda herhangi
Rehberlik Danışma Birimi’nden doldurabilecekleri formu
dışarıda parayla dolduruyorlar. İş takibi adı altında
vatandaşlardan para alıyorlar. Bunun da önünü kesmek
istiyoruz.
Bunun yaygınlığı nedir?
Rakamsal olarak ölçmemiz mümkün değil ama dikkat
ederseniz SGK’nın eski adıyla SSK ve Bağ-Kur binalarının
önünde “fotokopi, faks“ çekenler vardı. Bazı yerler, “iş
takibi yapılır” diye vitrinlerine yazı asmışlardı. Biz
bunun önüne geçebilmek için, vatandaşlarımız onlara yem
olmasın veya gereksiz yere para ödemesinler diye
İstanbul’da kendi kurumumuz ve içinde fotokopi ve faks
çekimini ücretsiz hale getirdik. Böylece vatandaşların
dışarıyla temasını kesmeye çalışıyoruz. Bunda ne kadar
başarılı olduk. Zaman zaman vatandaş gibi tebdili
kıyafetle denetleme yaptığımızda, bu dükkanların önemli
ölçüde kapandıklarını görüyoruz. Ama şu anda
sıfırlayabilmiş değiliz.
2008 yılı içinde SGK’ya karşı 350 bin dava açıldığı
söyleniyor.
Bu rakam doğru değil. Eğer 350 bin dava açılmış olsaydı,
-İstanbul’da yaklaşık 40 avukutamız var- tamamanın bu
işe hasredilmiş olması lazımdı. Bu sayı belki yıllardan
beri birikerek gelen dava sayısı olabilir.
VATANDAŞLAR KURUMA NEDEN BU KADAR ÇOK DAVA AÇIYOR?
Sonuçta 350 bin değil de, 100 bin olsun. SGKurumunda
çalışan 24 bin kişinin vatandaşların sosyal güvenlikle
ilgili bütün sorularına yanıt verebilecek donanımda
olduğu kanaatinde misiniz?
Kesinlikle haklısınız. Dürüst olmak lâzım. Kurumsal
refleksle yaklaşmamak lâzım. Evet, yaptığımız işlemlerin
tamamı doğrudur, vatandaşın istediği standartlarda
hizmet veriyoruz dersek, yalan konuşmuş oluruz. Ama ne
yapıyoruz, ona bakmak lazım. Sosyal Güvenlik
Kurumlarının beş yıl öncesi ve 2000 yılını baz alalım.
2000 yılına, 2009 yılına ve bizim hedeflediğimiz 2012,
2015 yılında neler olacak? Buraya baktığımızda
olabiliriz. Bugün itibarıyla bütün ihtiyaçları
istediğimiz şekilde karşılayamıyoruz. Ama önümüzdeki bir
iki yıl içinde yapılan otomasyonlarla, yatırımlar
sonucunda vatandaşlarımız çok daha hızlı, bilinçli bir
şekilde bu hizmetleri bizden alabilecekler.
Buna rağmen davalar neden açılıyor? Bir kere sosyal
güvenlik sistemi ülkemizde çok dinamik. Farklı
kurumların ve farklı kanunların olmasından kaynaklanan
sorunlar var. Nüfusun çok genç ve dinamik bir nüfus
olmasından kaynaklanan sorunlar var. Bu göç akışına
paralel olarak da oluşturulan mevzuat zaman içeresinde
yetersiz kalabiliyor. Dolayısıyla dinamik yapıda bulunan
bir nüfusu sosyal güvenlik sistemine de yansıyor.
İşte üç kurumu (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı) bir çatıda
birleştirmeyi, norm ve standart birliği sağlamayı
hedeflememizin amacı da buydu. Yeni bir kanun oluşturup
yeni bir sistem kurmaya çalıştığınızda bazılarına ister
istemez yeni haklar verebildiğiniz, iyileştirmeler
yapabildiğiniz gibi bazıları için de kötüleşmeye,
haklarında gerilemeye giden durumlar da söz konusu
olabilir. Bundan dolayı davalar açılıyor.
O KADAR GENİŞ BİR KANUNLA KARŞI KARŞIYAYIZ Kİ...
Reform adı verilen 5510 sayılı yasa ile yapılan son
değişiklikten sonra personele eğitim verildi mi?
2008 yılı Haziran ayanda planlama yaptık, yönetmelik,
genelgeler çok fazlaydı. Nasıl entegre ederiz diye
düşündük. İstanbul için merkezlerimizden üçer kişi
seçtik, "eğiticilerin eğitimi" adı altında eğitim
verdik. Onlara pedagojik formasyon eğitimine tabi
tuttuk. Onlara kendi içimizde mevzuat eğitimi verdik ve
müdürlüklerine gönderdi. Zaman zaman çapraz eğitim
vererek bu süreci tamamladık. Aynı zamanda Ankara’nın
SGK’nin verdiği eğitimlere de katıldık. Eğitim
çalışmalarımız hâlâ devam ediyor.
Siz bana derseniz ki, bütün çalışanlarınız kanunun
tamamını algıladı ve doğru uyguluyor mu derseniz,
cevabım hayır olur. Ama bana 2006 Haziran ayı ile bugünü
karşılaştırın derseniz, bugün çok daha iyi durumda
olduğumuzu söyleyebilirim. Eğitim çalışmaları bir yılda,
iki yılda bitmeyecek. O kadar geniş bir kanunla karşı
karşıyayız ki, uygulamada hergün yeni bir şeyler
öğreniyoruz. Bunun içinde ben de varım, kurumun bütünün
çalışanları da var. Bu bir süreç.
ntvmsnbc 12.05.2009 |