Çek
Kanunu Tasarısı
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı, çek defterlerinin
içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek
hamillerinin korunmalarına ve kayıt dışı ekonominin
denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya
ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve
belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hâllerinde
ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları
belirlemektir.
(2) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler
uygulanır.
Araştırma yükümlülüğü, çek hesapları ve çek defterleri
MADDE 2- (1) Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili
olarak bu Kanunla kendilerine verilen görev ve
yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak
isteyenin yasaklı olup olmadığını bu Kanun hükümlerine
göre araştırırlar; ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve
sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve
özeni gösterirler.
(2) Bankalar, çek hesabı açtırmak isteyenlerin
yasaklılık durumuna ilişkin adlî sicil kayıtlarını, açık
kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı veya
pasaport örneklerini, yerleşim yeri belgelerini, vergi
kimlik numaralarını, tacir olanların ayrıca ticaret
sicili kayıtlarını almak ve çek hesabının kapatılması
hâlinde bunları, hesabın kapatıldığı tarihten itibaren
on yıl süreyle saklamakla yükümlüdür. Çekin karşılığının
tamamen veya kısmen bulunmaması hâlinde, çek
düzenleyenin bankaca bilinen adresleri talebi halinde
hamile verilir.
(3) Çek hesabı ilgilinin veya yasal temsilcisinin imzası
olmadan açılamaz; bu hüküm, diğer banka hesapları
bakımından da geçerlidir. Çek hesabı açılmasını veya
mevcut çek hesabından çek defteri verilmesini isteyen
kişi, her defasında tacir olup olmadığı ve kendisi
hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunur.
Tacir tüzel kişiler adına verilecek beyannamede ayrıca,
tüzel kişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi
olan veya imza yetkilisi olan kişilerin çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağı bulunmadığı belirtilir.
(4) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
kararı bulunan gerçek kişinin, yönetim organında görev
yaptığı, temsilcisi veya imza yetkilisi olduğu tacir
tüzel kişiye çek defteri verilmez.
(5) Çek defterleri bankalarca bastırılır.
(6) Çek defterlerinin baskı şeklini belirleyen esaslar,
Maliye Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye
Katılım Bankaları Birliğinin görüşü alınarak, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasınca Resmî Gazetede yayımlanacak
tebliğle düzenlenir. Tacir olan ve tacir olmayan
kişilere verilecek çekler ile hamiline düzenlenecek
çekler, açıkça ayırt edilebilecek biçimde bastırılır.
Hamiline düzenlenecek çekler için sadece bu çeklere
ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek hesapları açılır.
Hamiline düzenlenecek çeklerde, hamiline çek defteri
yapraklarının kullanılması gerekir. Çek yapraklarının
üzerinde “hamiline” ibaresi matbu olarak yer alır.
(7) Çek defterinin her bir yaprağına;
a) Çek hesabının numarası,
b) Çek hesabının bulunduğu banka şubesinin adı,
c) Çek hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzel
kişinin adı,
ç) Çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişinin vergi
kimlik numarası,
yazılır.
(8) Tüzel kişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve
soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça yazılır.
(9) Türk Ticaret Kanunundaki unsurları taşıması
kaydıyla, düzenlenen çekin bu maddede yer alan koşullara
aykırı olması çekin geçerliliğini etkilemez.
(10) Çek hesabı, ancak sahibinin veya yasal
temsilcisinin yazılı talebi ya da mevduat zamanaşımı
süresinin dolması üzerine kapatılabilir. Çek hesabı
kapatıldıktan sonra, üzerinde yazılı bulunan düzenleme
tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibraz edilen
çekler karşılıksızdır işlemine tâbi tutulur.
İbraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve
gecikme cezası
MADDE 3- (1) Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu
muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde
hamilin vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir.
Ancak çek, hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye
ibraz edildiğinde, o şubece karşılığı sorulmak suretiyle
ödenir.
(2) “Karşılıksızdır” işlemi, muhatap bankanın hamile
kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek
bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak
yapılır.
(3) Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki
hamile, talep ettiği takdirde, süresinde ibraz edilen
her çek yaprağı için;
a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
1) Çek bedeli dörtyüzyetmiş Türk Lirası veya üzerinde
ise, dörtyüzyetmiş Türk Lirası,
2) Çek bedeli dörtyüzyetmiş Türk Lirasının altında ise
çek bedelini,
b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
1) Çek bedeli dörtyüzyetmiş Türk Lirası veya altında
ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı
dörtyüzyetmiş Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı,
2) Çek bedelinin dörtyüzyetmiş Türk Lirasından fazla
olması hâlinde, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî
karşılığa ilave olarak dörtyüzyetmiş Türk Lirasını,
ödemekle yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap
banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış
olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi
hükmündedir. Bu fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik
Kurumu tarafından yayımlanan fiyat endekslerindeki
yıllık değişmeler göz önünde tutularak Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında
belirlenir ve Resmî Gazetede yayımlanır.
(4) Hamilin talepte bulunması hâlinde, karşılıksızdır
işlemi, çekin arka yüzüne tahsil için bankaya ibraz
edildiği tarih, hesap durumu ve ibraz eden gerçek
kişinin adı ve soyadı yazılmak ve bu kişi ile birlikte
banka yetkilisi tarafından imzalanmak suretiyle yapılır.
Hamilin imzalamaktan kaçınması hâlinde, karşılıksızdır
işlemi yapılmaz.
(5) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle
yükümlü olduğu tutar dâhil, kısmî ödemenin hamil
tarafından kabul edilmemesi hâlinde, ikinci fıkra
hükmüne göre karşılıksızdır işlemi yapılır; ibraz tarihi
ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır ve çek, üzerine
imzası alınarak hamiline geri verilir; ön ve arka
yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır.
(6) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle
yükümlü olduğu tutar dâhil kısmî ödeme hâlinde, çekin ön
ve arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile
verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat
borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip
usullerine başvurabileceği gibi, Cumhuriyet
başsavcılığına şikâyette bulunurken dilekçesine bu
fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleri ile
mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabilir. Mahkeme
veya icra dairesinin istemi hâlinde çekin aslı bu
mercilere gönderilir.
(7) Banka;
a) Çekin karşılığının hesapta bulunmasına rağmen
hamiline ödenmesinin geciktirilmesi,
b) Kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın hamile
ödenmesinin geciktirilmesi,
hâllerinde, çek hamiline, her geçen gün için binde üç
gecikme cezası öder. Bu hâllerde 4/12/1984 tarihli ve
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin
Kanun hükümleri uygulanmaz.
Bankaların bildirim yükümlülüğü
MADDE 4- (1) Hamiline çek hesabı sahiplerinin açık
kimlikleri, adresleri, vergi kimlik numaraları, bu
hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait bu bilgiler ile
bu kişilere yapılan ödemelerin tutarları ve üzerinde
vergi kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin
bilgiler, ilgili bankalar tarafından, dönemler
itibarıyla, Gelir İdaresi Başkanlığına elektronik
ortamda bildirilir. Bildirim dönemleri ve süreleri
Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları
Birliğinin görüşleri alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı
tarafından belirlenir.
(2) Tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile
ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi
ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel
kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu
gerçek kişiler ile tüzel kişinin yönetim organında görev
alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler
adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait
kabul edilir. Söz konusu ilişkinin varlığına yönelik
emarelerin bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka
şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığına bildirir.
(3) Bankalar, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan
hamiline çek düzenlendiğini tespit etmeleri hâlinde,
mevcut delilleriyle birlikte durumu, tespit tarihinden
itibaren en geç bir hafta içinde Cumhuriyet
başsavcılığına ve Gelir İdaresi Başkanlığına bildirmekle
yükümlüdür.
(4) Muhatap banka, çekle ilgili olarak karşılıksız
işleminin yapılması hâlinde hesap sahibiyle ilgili
bilgileri, ibraz tarihinden itibaren on gün içinde
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirir. Bu
bildirimden sonra çek tutarının hamile veya hamile
ödenmek üzere muhatap bankaya ödenmesi de, muhatap banka
tarafından ödeme tarihinden itibaren on gün içinde
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirilir. Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası da bu bildirimleri en geç
onbeş gün içinde bankalara duyurur. Bu duyurunun diğer
malî kurumlara yapılmasına ilişkin esas ve usuller,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü
alınarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından
belirlenir.
Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağı
MADDE 5- (1) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine
göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili
olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren
kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle
ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası, çek
bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz.
Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Bu davalar,
çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek
hesabının açıldığı şubenin bulunduğu yer ya da hesap
sahibinin veya müştekinin yerleşim yeri mahkemesinde
görülür.
(2) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili
banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek
hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması
hâlinde, bu tüzel kişinin malî işlerini yürütmekle
görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir
belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek
kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka
hesabında bulundurmakla yükümlüdür.
(3) Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek
düzenlemek üzere bir başkasını temsilci olarak tayin
edemez.
(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek
düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde
yazılı tarihe göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında,
karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan gerçek
ve tüzel kişi hakkında, Cumhuriyet savcısının talebi
üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından karşılıksız çıkan
her bir çekle ilgili olarak çek düzenleme ve çek hesabı
açma yasağı kararı verilir.
(5) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı ile
ilgili olarak, herhangi bir adres değişikliği
bildiriminde bulunulmadığı sürece ilgilinin çek hesabı
açtırırken bildirdiği adrese 11/2/1959 tarihli ve 7201
sayılı Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre derhal
tebligat çıkarılır. Adresin bankaya yanlış bildirilmesi
veya fiilen terkedilmiş olması hâlinde de, tebligat
yapılmış sayılır.
(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
kararı verilmiş olan kişi, elindeki bütün çek
yapraklarını ait olduğu bankalara iade etmekle
yükümlüdür. Bu kişi adına yeni bir çek hesabı açılamaz.
(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
verilmiş olan kişi, kararın kendisine tebliği tarihinden
itibaren on gün içinde, düzenlemiş bulunduğu ve henüz
karşılığı tahsil edilmemiş olan çekleri, düzenleme
tarihlerini, miktarlarını ve varsa lehtarlarını da
göstermek suretiyle, muhatap bankaya liste hâlinde
vermekle yükümlüdür.
(8) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına
ilişkin bilgiler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
ilgili birimine elektronik iletişim araçlarıyla
bildirilir. Bu bildirimde yer alan bilgiler, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından internet ortamında
yayımlanır. Bu bildirime ilişkin esas ve usuller, Adalet
Bakanlığının görüşü alınarak Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından belirlenir.
(9) Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan
soruşturma veya kovuşturma neticesinde;
a) Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer
olmadığına,
b) Mahkeme tarafından, beraat, ceza verilmesine yer
olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddine,
karar verilmesi hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına da karar
verilir. Bu karar, kesinleşmesi hâlinde, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasına sekizinci fıkradaki usullere
göre bildirilir ve ilân olunur.
(10) Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararına yapılan itirazın kabulü
hâlinde, bu kararla ilgili olarak da sekizinci fıkradaki
bildirim ve yayımlanma usulü izlenir.
(11) Birinci fıkrada tanımlanan suç nedeniyle kamu
davasının açılmasının ertelenmesine, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına, önödemeye ve
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 297 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki
tebliğnamenin tebliğine ilişkin hükümler uygulanmaz.
Etkin pişmanlık ve yasak kararının kaldırılması
MADDE 6- (1) Karşılıksız kalan çek bedelini, üzerinde
yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz
tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre
ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden
hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişi
hakkında;
a) Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından
kovuşturmaya yer olmadığına,
b) Kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından davanın
düşmesine,
c) Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra mahkeme
tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan
kaldırılmasına, karar verilir.
(2) Şikayetten vazgeçme hâlinde de birinci fıkra hükmü
uygulanır.
(3) Kişi, mahkûm olduğu adlî para cezası tamamen infaz
edildikten veya bu cezayı ödemediği için hakkında hapis
uygulanıp serbest bırakıldıktan itibaren üç yıl ve her
hâlde yasağın konulduğu tarihten itibaren on yıl
geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağının kaldırılmasını isteyebilir.
Mahkemenin vereceği karara itiraz edebilir. Çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına
ilişkin karar kesinleştiğinde, yasağın kaldırıldığı,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına 5 inci maddenin
sekizinci fıkrasındaki usullere göre bildirilir ve ilân
olunur.
Diğer ceza hükümleri
MADDE 7- (1) Tacirin ticarî işletmesiyle ilgili iş ve
işlemlerinde, tacir olmayan kişinin çek defterini
kullanarak çek düzenleyen ve düzenleten kişi altı aydan
iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Tacir olmayan kişiye tacir kişiye verilmesi gereken
çek defteri veren banka görevlisi hakkında elli günden
yüzelli güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(3) 2 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki yükümlülüğe
aykırı olarak bankaya gerçek dışı beyanda bulunan kişi,
bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır. Beyanname almadan veya beyannameye
rağmen, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
bulunan kişiye veya bu kişinin yönetim organında görev
yaptığı veya temsilcisi ya da imza yetkilisi olduğu
tüzel kişiye çek defteri veren banka görevlileri elli
günden yüzelli güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.
(4) Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle
ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi
yapmayan banka görevlisi, şikâyet üzerine üç aydan bir
yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(5) Karşılığı tahsil edilmek üzere bankaya ibraz edilen
çekin karşılığının hesapta mevcut olmasına rağmen,
hamile ödemede bulunmayan banka görevlisi, şikâyet
üzerine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
kararı verilmiş olan kişi, buna rağmen çek düzenlerse,
fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı
takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
kararı verilmiş olan kişi adına çek hesabı açan banka
görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(8) Çek defteri basmaya veya bastırmaya kanunen yetkili
kılınanlar dışında çek defteri basanlar ve bastıranlar
iki yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar
adlî para cezasıyla cezalandırılır.
(9) Hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline
çek düzenleyen kişi, bu aykırılığı içeren her bir çekle
ilgili olarak, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(10) 2 nci maddenin, sağlanması ve saklanması gereken
bilgi ve belgelere ilişkin hükmüne aykırı hareket
edilmesi veya çekin karşılıksız çıkması dolayısıyla
hamili tarafından talep edilmesi üzerine düzenleyicinin
banka kayıtlarındaki adreslerinin kendisine verilmemesi
hâlinde, ilgili bankaya Cumhuriyet savcısı tarafından
beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî
para cezası verilir.
Hesaben ödeme
MADDE 8- (1) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, çeklerin
banka şubeleri arasında hesaben ödenmesini sağlayacak
tüzel kişiliği haiz sistemi kurmaya ve gözetimi altında
yürütmeye yetkilidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası,
bu yetkiyi uygun göreceği başka bir kuruluş aracılığıyla
da kullanabilir.
(2) Hesaben ödeme sisteminin kuruluş ve işleyişi,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca çıkarılacak ve
Resmî Gazetede yayımlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.
(3) Yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde
çeklerin fizikî olarak ibraz edilmeksizin sadece çek
bilgileri üzerinden bankalararası takas odaları
aracılığı ile elektronik ortamda muhatap bankaya
gönderilerek işlem görmesi, 6762 sayılı Türk Ticaret
Kanununun 710 uncu maddesine göre takas odasına ibraz
hükmündedir.
(4) Takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler
için, 3 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirlenen
sorumluluk miktarı dâhil, kısmî ödeme yapılmaz. Bu
durum, muhatap bankanın sorumluluk tutarını ödeme
yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Ancak, takas odaları
aracılığıyla ibraz edilen çekin, hesapta yeterli
karşılığının olmadığının belirlenmesi hâlinde muhatap
banka tarafından, hesapta bulunan kısmî karşılık tutarı,
çeki ibraz eden hamil lehine onbeş gün süreyle bloke
edilir.
Yürürlükten kaldırılan mevzuat
MADDE 9- (1) 19/3/1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle
Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması
Hakkında Kanun ile 26/2/2003 tarihli ve 4814 sayılı
Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanunun geçici 1 ilâ geçici 5 inci maddeleri
yürürlükten kaldırılmıştır.
Geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasınca bu Kanunun yayımını izleyen bir ay içinde 2
nci maddeye göre yayımlanacak tebliğde belirlenen
esaslara uygun olarak yeni çek defterleri bastırırlar.
(2) Bankalar, 31/12/2009 tarihine kadar müşterilerine
yeni çek defterlerini verir ve ellerindeki eski çek
defterlerini imha ederler.
(3) Bankaların, ikinci fıkrada yazılı sürenin sonuna
kadar müşterilerine verdikleri çek defterlerinden keşide
edilen çekler, Türk Ticaret Kanununda aranan koşulları
taşıması kaydıyla geçerlidir. Ancak, üzerinde yazılı
düzenleme tarihi henüz gelmemiş olsa bile, bu çeklerin
en geç 1/7/2010 tarihine kadar muhatap bankaya ibraz
edilmesi gerekir. Bu tarihe kadar ibraz edilmeyen çekler
adi senet hükmündedir.
(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
düzenlenmiş çeklerle ilgili olarak 3167 sayılı Kanun
hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(5) Bu Kanunun yayımı tarihine kadar 3167 sayılı Kanun
hükümlerine istinaden karşılıksız çek keşidesi suçundan
dolayı açılmış olan davalar, asliye ceza mahkemesinde
görülerek sonuçlandırılır.
(6) 31/12/2009 tarihine kadar üzerine yazılı düzenleme
tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya
ibrazı geçersizdir.
Yürürlük
MADDE 10- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 11- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
GENEL GEREKÇE
A- Yeni Bir Kanunu Gerekli Kılan Sebepler
I- 19/3/1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında
Kanuna İlişkin Değişiklikler ve Sonuçlar
1) Fransız Çek Kanunundan esinlenerek hazırlanan, amacı,
çeki güvenilir bir ödeme aracı hâline getirmek olan
19/3/1985 tarihli ve 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında
Kanun” 1985 yılından beri yürürlüktedir. Bu Kanunun,
amacı bağlamında öne çıkan beş özelliği vardır:
a) Çekle işleyen hesapların açılması sıkı kurallara
bağlanmış, çek defterlerinin bankalar tarafından
belirlenecek boyutlarda ve Kanunda öngörülen çek yaprağı
düzeninde basılması zorunluluğu getirilmiştir.
b) Çeki kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan kişinin
elindeki tüm çeklerinin iadesi zorunlu kılınmıştır.
c) Çeki karşılıksız çıkan kişiye bir taraftan Kanuna
aykırı durumunu düzeltme hakkı tanınmış, diğer taraftan
da gereğinde çek kullanması yasaklanmıştır.
d) Karşılıksız çek keşide etmek suçu özel olarak,
şikâyete bağlı bir suç olarak düzenlenmiş ve beş yıla
kadar hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılmıştır.
e) İleri düzenleme tarihli, yani uygulamadaki adı ile
“vadeli çek” kalın bir koruma zırhı ile
güçlendirilmiştir. Şöyle ki, 3167 sayılı Kanun ile
üzerindeki düzenleme tarihinden önce bankaya ibraz
edilip de kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan çekin
hem hukukî takibe hem de cezaî kovuşturmaya konu
olabilmesine imkân tanınmıştır. Başka bir deyişle,
Kanun, normal çek ile “vadeli çek”i aynı hukukî ve cezaî
rejime tâbi tutmuştur.
2) Sekiz yıllık uygulama 3167 sayılı Kanunun
değiştirilmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. Çünkü, umut
edilenin aksine, karşılıksız çek suçunun özel olarak
düzenlenip suçun oldukça uzun bir hürriyeti bağlayıcı
ceza ile cezalandırılması caydırıcı olmamış, aksine
piyasada karşılıksız çek miktarı artmış ve ceza davaları
önemli rakamlara ulaşmıştır. Kanundaki, bildirme, duyuru
ve ihtarlarla ilgili maddeler işlem sayısını artırmış,
hükümler tam işleyememiş, bunlar ceza hükümlerinin
gereği gibi uygulanmasını çoğu kez engellemiştir.
3) Buna rağmen, 1993 yılında 14/1/1993 tarihli ve 3863
sayılı Kanunla 3167 sayılı Kanunun sadece karşılıksız
çeke ilişkin 16 ncı maddesi değiştirilmiştir. Değişik
hükümde, keşidecinin çek bedelinin karşılıksız kalan
kısmı ile yüzde on tazminatını ve gecikme faizini,
muhatap bankaya veya bir şubesine yatırması hâlinde,
vazgeçme şartı aranmaksızın, kamu davası ile cezanın
kaldırılacağı öngörülmüştür. Ayrıca, Kanuna bir de yine
ceza ile ilgili bir ek madde konulmuştur.
4) Anayasa Mahkemesi 11/1/1994 tarihli ve 1993/29 Esas,
1994/1 Karar sayılı Kararında, geçici maddenin kamu
davası ve cezanın kaldırılmasına zaman sınırlaması koyan
ibarelerini iptal etmiştir. Yine Anayasa Mahkemesi,
26/9/1995 tarihli ve 1995/8 Esas, 1995/50 Karar sayılı
Kararıyla 16 ncı maddenin Anayasanın 5, 10, 65 ve 167
nci maddelerine aykırı olmadığını karara bağlamıştır.
5) Bu gelişmeleri 3167 sayılı Kanunu değiştiren 2/4/1998
tarihli ve 4358 sayılı Kanun izlemiştir. Anılan Kanunla
3167 sayılı Kanunda yapılan değişiklik, vergi kimlik
numarası uygulamasının bir ürünü olup 3167 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesine yeni bir şekil vermiştir.
6) 2003 yılında 26/2/2003 tarihli ve 4814 sayılı Kanunla
3167 sayılı Kanunda köklü ve etkisi geniş düzenlemeler
yapılmıştır. Bunlar reform olarak adlandırılamasa bile,
sistem değiştirici niteliktedir. 3167 sayılı Kanunun
onyedi maddesi yeniden kaleme alınmış, bankaların
sorumluluğu, çek defterlerinin bastırılması, ibraz ve
ödeme, hesaben tesviye, ihtar, düzeltme hakkı, bankanın
sorumlu olduğu tutar, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasınca ilân edilecek hususlar, tebligat adresi ve
cezalara ilişkin hükümler eskisinden farklı bir şekilde
düzene bağlanmıştır. En önemlisi, karşılıksız çekin
cezasında yapılan değişikliktir. Hapis cezası yerine,
çek bedeli tutarında ağır para cezası öngörülmüş, ancak
mükerrirler hakkında hapis cezası korunmuştur.
7) Bu çapta yeni bir düzenlemeye gidilmesinin sebebi
3167 sayılı Kanunun Anayasanın 38 inci maddesinin
sekizinci fıkrası hükmüne aykırı olduğu inancı kadar
3167 sayılı Kanun dolayısıyla uygulamada karşılaşılan
sorunlar ve güçlükler ile yerel mahkemeler ve Yargıtayda
yığılan dosyalardır. Anayasa Mahkemesi 11/12/2002
tarihli ve 2002/965 Esas, 2002/195 Karar sayılı
Kararıyla bu iddiayı reddetmiştir.
8) Diğer yandan, ileri düzenleme tarihli çeke ilişkin
olarak, düzenleme tarihinden önce ibraz edilip
karşılıksız çıkan çekin hem hukukî hem de cezaî takibe
konu olamayacağı görüşleri ileri sürülmüştür. Tasarının
hazırlanması sürecinde, bu önerilerden sadece cezai
takibe konu olamama görüşü benimsenmiş ve hukukî takip
yolu açık tutulmuştur.
9) Bu arada Anayasa Mahkemesi 14/2/1989 tarihli ve
1988/15 Esas ve 1989//9 Karar sayılı Kararında 3167
sayılı Kanunun bankalara uygulanacak cezalarının
Anayasaya aykırı olmadığını belirtmiştir.
II- 3167 sayılı Kanuna Yöneltilen Eleştiriler ve
Şikâyetler
10) 3167 sayılı Kanunun yirmi yıl içinde karşılıksız
çekin cezalandırılmasına ilişkin 16 ncı maddesinin üç
defa kanunla değiştirilmesi ve üç kez de Anayasa
Mahkemesinin incelemesine konu olması sisteme yönelik
eleştirileri artırmış, şüpheleri güçlendirmiştir. 4814
sayılı Kanunla yapılan köklü değişikliklere rağmen
ilgili kurumlardan, Cumhuriyet savcılarından,
mahkemelerden ve Yargıtaydan gelen şikâyetler Adalet
Bakanlığında yeni kanun hazırlanması düşüncesinin
ağırlık kazanmasına sebep olmuştur. 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanununu yürürlüğe girince, 3167
sayılı Kanunun 5237 sayılı Kanuna teorik ve dogmatik
yönden, tamamen ters bir konuma düşmesi de bu düşünceyi
eyleme dönüştürmüştür. 5237 sayılı Kanuna aykırılık
dışında, şikâyetler özellikle şu noktalarda
yoğunlaşmıştır.
a) Bankaların çek hesabının açılması sırasında
yaptıkları araştırmalar derinleştirilmeli; kimlik ve
vergi numarası dışında, kişinin tacir olup olmadığı
açıklığa kavuşturulmalı; bundan başka hesap açtırmak
isteyen kişiden yazılı bir beyan alınmalı, bu beyanda
kişi, sicil numarasını, engel hâli bulunup
bulunmadığını, tüzel kişilerde çekin bedelini tahsile
amade tutacak kişinin kimler olduğunu ve benzeri
hususları belirtmelidir.
b) Gereksiz bildirimler, ihtarlar, tebligatlar ve
ilânlar kaldırılmalıdır.
c) Çek defterlerinin ve yapraklarının geri verilmesi,
yeniden düzenlenmeli; kullanılmış, hâlen dolaşımda olan
çeklerin kimlere verildiği ve keşide tarihleri
belirtilmelidir.
d) Düzeltme hakkı 5237 sayılı Kanuna uygun olarak etkin
pişmanlık şeklinde düzenlenmelidir.
e) Hamiline çek kayıt dışı ekonominin bir aracı olmaktan
çıkarılmalıdır.
f) Çekin bir ödeme aracı olduğunu belirleyici hükümlere
yer verilmelidir.
g) Tüzel kişinin işlemlerinin bir gerçek kişinin çek
hesabı üzerinden yürütülmesi engellenmelidir.
h) Ceza hükümleri yoruma açık olmamalıdır.
III- Yeni Kanunu Gerekli Kılan Sebepler
11) Yukarıda açıklanan eleştiriler ile şikâyetler yeni
bir çek kanununun hazırlanmasına ilişkin ilk sebepler
grubunu oluşturmuştur.
12) İkinci önemli sebep yeni kanunu 5237 sayılı Kanun
ile uyumlu hâle getirmektir.
13) Üçüncü sebep, çekin güvenli bir ödeme aracı olarak
itibar kazanmasında toplumsal menfaat bulunmasıdır. Türk
piyasasında hâla ödemeler yoğunlukla nakit olarak
yapılmakta, bundan genel ekonomi zarar görmektedir. 3167
sayılı Kanun bu konuda başarılı olamamıştır. Yeni kanun
sağlıklı çek kullanımının önlemlerini göstermelidir.
14) Dördüncü sebep, karşılıksız çek ile mücadelenin ağır
hapis cezaları ile önlenemediğinin anlaşılması
nedeniyle, suçu önleyici önlemlere yönelinmesi
gereğidir.
15) Beşinci sebep, karapara aklanması ile terörün
finansmanında, çekin de rol oynamasına engel olunmasının
zorunluluk hâline gelmiş bulunmasıdır. Bu sebep çek
hesabının açılmasında ve hamiline çekte yeni
yaklaşımları zorunlu hâle getirmektedir.
B- Tasarı ile 3167 sayılı Kanun Arasındaki Bağlantı
16) Tasarı, 3167 sayılı Kanunun bazı kurum ve
hükümlerinden esinlenmiştir. Ancak, kısmen de olsa
halefiyetten söz etmeye imkân bulunmamaktadır. Çünkü,
Tasarı 3167 sayılı Kanundan farklı bir felsefeyi temel
almıştır, değişik düşüncelerle yaklaşımların ürünüdür ve
sadece çek hamillerini değil, genel olarak piyasayı,
ticaret dünyasını ve kamuyu korumaktadır.
C- Tasarının Amaçları ve Sistemi
17) Tasarı 5237 sayılı Kanuna uyum sağlamak yanında,
çekin, uygulayıcıdan gelen isteklere uygun olarak,
güvenilir bir ödeme aracı olmasını amaçlamaktadır.
Bunda, yukarıda belirtildiği gibi piyasaların ve kamunun
menfaati vardır. Bu toplumsal bir menfaattir. Ayrıca
çeki teorideki yerine oturtmak vazgeçilemez bir amaçtır.
18) Bunun gibi, Tasarının hamili sadece karşılıksızlığa
ve hesabın sahteliğine karşı korumakla yetinmemesi
gerekir. Keşidecinin hukuka aykırılıkları,
perdelemeleri, başkasının arkasına gizlenmeleri, kısaca
hileleri karşısında da hamilleri ve piyasayı gözeten
hükümlere yer verilmelidir. Tüzel kişilere, özellikle
ticaret şirketlerine ilişkin ödeme ve tahsil
işlemlerinin, şirketle ilgili olan veya olmayan gerçek
kişilerin hesapları üzerinden yürütülmesi, çek hesabının
tüzel kişiye ait olması hâlinde, bu tüzel kişi adına çek
karşılığını süresi içinde bankada hazır tutmakla yükümlü
kişinin belirli olması, şirketten ayrılan kişinin bu
hususta sorumlu tutulmaması, nihayet çeki tüzel kişi
adına düzenleyen kişinin adı ve soyadının çekten
anlaşılması da Tasarının amaçları arasındadır.
19) Hamiline çeklerin kayıt dışı ekonominin etkin
araçlarından biri olmasının önlenmesi ve aynı çekin
karaparanın aklanmasında ve terörün finansmanında
kullanılmaması da Tasarının dikkate aldığı ve çözmeye
çalıştığı sorunlardandır.
I- Niteliği
20) Tasarı, Türk Ticaret Kanununun çeke dair
hükümlerinin aksine, ilgili çeşitli kişiler arasındaki
hukukî ilişkileri ve bunların ihlâlleriyle sonuçlarını
düzenlememekte, çekin güvenilir bir ödeme aracı olmasını
sağlayan, kayıt dışı ekonominin, karaparanın aklanması
ile terörün finansmanının önlenmesi hakkında kamu hukuku
nitelikli düzen kuralları koymaktadır. Bu düzenleme
sadece ceza hukukunun değil kamu hukukunun bir
parçasıdır.
II- Ad
21) 3167 sayılı Kanunun adının içeriğine uygun olmadığı
ve “hamillerin korunması” şeklindeki özgülemenin amacını
daralttığı, oysa anılan Kanunun gizli, gerçek dışı ve
sahibini perdeleme amaçlı hesaplara engel olmak,
karşılıksız çek düzenlenmesini caydırarak çeke itibar
kazandırmak, onu güvenli bir ödeme aracı hâline getirip
genel ekonomiye katkı sağlayıcı bir konuma oturtmak gibi
toplumsal ve kamusal amaçlarının da bulunduğu, bu
sebeple kamuyu da koruduğu, yetkili kurumlar tarafından
Tasarıyı hazırlayan bilim komisyonunda belirtilmiştir.
Bu sebeplerle Tasarı “Çek Kanunu Tasarısı” adını
taşımaktadır.
III- Tacir Çeki
22) Çekler hakkındaki Cenevre Yeknesak Kanunu,
dolayısıyla Birliğe dâhil Avrupa ülkeleriyle Türk
Ticaret Kanununun bu Anlaşmadan alınmış bulunan çeklere
ilişkin hükümlerinde, tacirlerin düzenledikleri çekler
“tacir çeki” ile tacir olmayan kişilere ait çekler
arasında hüküm farkı yoktur. Yabancı ve yerli öğretide
de böyle bir ayrım bulunmaktadır. Gerçi birçok yabancı
ülkede çek defterleri, bizde olduğunun aksine (resmen)
münhasıran bankalar değil, kendileri bastırabilmekte;
çeki düzenleyenler, özellikle şirketler, kendi çek
defterlerini tasarlamakta, bu defterleri
kullanmaktadırlar. Tacir olmayanlar da, bankalardan
aldıkları defterlerle işlem yapmaktadırlar. Amerika
Birleşik Devletleri ile Avrupa Birliği ülkelerinde,
oldukça da yerleşik ve yaygın olan, kendi bastırdığı
çekleri kullanma uygulaması şirket çeklerine güven
duyulmasına sebep olmakta, özellikle tanınmış, tanınmış
olmasa bile bilinen şirketlerin çekleri itibar görmekte,
hatta düzenleyicinin salt şirket olması çeke güveni
sağlamakta ve çekin piyasada kolaylıkla dolaşmasına
yardımcı olmaktadır. Ülkemizde bugüne kadar bu
farklılıktan yararlanılmamıştır. 3167 sayılı Kanunun tüm
çekler için bir örnek yaprak düzeni getirmiş olması,
fiilî bir farklılaşmaya da kapıyı kapamıştır. Tasarı, bu
deneyimden yararlanarak tacir çeki ile tacir olmayan
kişinin çekini ayırmıştır. Bu ayrım, Tasarının
sisteminin de gereğidir. Böylece çeke güveni artırmak
amaçlanmıştır. Ancak, bu ayrım Türk Ticaret Kanununun
çeke ilişkin hükümlerde değişiklik yapmamaktadır. Etkisi
bu Tasarıya özgülenmiş bulunmaktadır.
IV- Hamiline Çek Hesabı ve Çek Yaprağı
23) Hamiline çek, vergi denetiminde vergi yönetimine
güçlükler çıkarmakta, bu çekin nakit gibi dolaşımı,
işlemler zincirinin yani kayıt dışı işlem sürecinin
izlenilmesini imkânsız hâle getirerek, kayıt dışı
ekonominin işlemesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca,
hamiline çek, karapara aklanmasında ve terörün
finansmanında etkili rol oynamaktadır. Her iki sorun da
uluslararası nitelik taşımakta ve bu sebeple
uluslararası standartlara karşılık bulmuş olup,
aksiyonlara ve sözleşmelere konu olmaktadır: Financial
Action Task Force on Money Laundering (FATF/Karapara
Aklanması Hakkında Finansal Aksiyon), 91/308/EEC sayılı
Avrupa Topluluğu Yönergesi, Birleşmiş Milletlerin
Terorism Order 2001 gibi. Hamiline çek, Gelir İdaresi
Başkanlığının deneyimlerine ve somut olay gerçeğine göre
kayıt dışı ekonomiye yardımcı bir araç olarak işlev
görmektedir.
24) Tasarıda, Cenevre Yeknesak Kanununa titizlikle
uyularak, vergi incelemelerinde kolaylık sağlayabilecek
ve caydırıcı olabilecek bazı önlemler öngörülmüştür:
Hamiline yazılacak çeklerin renklerinin ve boyutlarının
diğer çeklerden farklı olması; hamiline çeklerin ayrı
bir çek hesabıyla çalışması; bankanın, hamiline çek
kullanacak müşterilerine hamiline çek hesabı açmak
zorunda olması, bu hesap bağlamında müşterilerine rengi
ve boyutları, emre ve nama yazılı çeklere nazaran
değişik çek defteri vermesi; hamiline çek hesabının
hareketlerinin dönemsel olarak Gelir İdaresi
Başkanlığına bildirmesi gibi. Hamiline çek yaprağına
değil de emre veya nama yazılacak çeklere ilişkin çek
yaprağına hamiline çek yazılması, çeki geçersiz hâle
getirmez ve çekin yanlış çek yaprağında düzenlenmesi çek
hukuku açısından hiçbir hüküm doğurmaz, ancak Gelir
İdaresi Başkanlığı vergi hukuku yönünden inceleme
başlatabilir, bunun sonuçları ağır olabilir. Tasarı söz
konusu hükümlerin işleyebilmesi için bankalara
sorumluluk yüklemiştir.
25) Tasarının kanunlaşması hâlinde, Gelir İdaresi
Başkanlığı ile Malî Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK)
uygulamaya ilişkin düzenlemeler yapacağı ve önlemin
caydırıcı olmasını sağlayacak usulleri yürürlüğe
koyacağı muhakkaktır. Bu düzenlemelerle kayıt dışı
ekonomiyle mücadele süreci güçlenecektir.
V- Bankaların Bildirim Yükümlülükleri
26) Tasarının yeniliklerinden biri de, çekle işleyecek
hesaplarda bankaların gösterecekleri özen hükümlerinin
ve bu hükümler bağlamında bankaların sorumluluklarının
ağırlaştırılmasıdır. Tasarı, anılan hükümleri, bir
taraftan piyasanın güvenlik içinde çalışabilmesi
düşüncesiyle, diğer taraftan da. karapara aklanması ve
terörün finansmanı ile mücadele anlayışıyla öngörmüştür.
27) Tasarı, kamu hukuku nitelikli düzen hükümleri
içermektedir. Bu hükümlerin gereği gibi işleyebilmesi
bir taraftan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına, diğer
taraftan da tüm çek hesabı açma yetkisini haiz bankalara
bağlıdır. Tasarı, bu sebeple bankalara hem basiret
göstermek ve özenle hareket etmek yükümlülüğünü
yüklemiş, hem de onlara bildirme görevleri vermiştir.
Bunlar;
(a) çekin karşılıksız çıkması,
(b) hamiline hesap açılması, bu hesapların içerdiği
işlemlerin, hamiline çekin kendi özel yaprağında
düzenlenmemesi,
(c) tüzel kişilerin işlemlerinin bir gerçek kişinin çek
hesabı üzerinden yürütülmesi,
hâllerinde söz konusu olur.
VI- Karşılıksız Çek
28) Tasarı uyarınca “karşılıksız çek”, çek üzerinde
yazılı bulunan düzenleme tarihine göre, kanunî ibraz
süresi içinde bankaya ibraz edilmiş olup da, kısmen veya
tamamen karşılıksız çıkmış bulunan ve karşılıksızlığı
Tasarıda öngörüldüğü şekilde belgelenmiş olan çektir.
29) İleri düzenleme tarihli çek, bu tarihten önce de
tahsil için bankaya ibraz edilebilir; kısmen veya
tamamen karşılıksız olması hâlinde karşılıksız işlemi
yapılabilir, hamil, Türk Ticaret Kanunundan doğan
yetkilerini kullanabilir, ancak bu çek ceza sorumluluğu
doğurmaz. Tasarı, en azından taksire dayalı kusurluluğu
gerektiren şikâyete bağlı bir karşılıksızlık suçu
düzenlemiştir. Suçun karşılığı adlî para cezası olup, bu
ceza gün para cezası sistemine bağlanmıştır.
VII- Cezalar Sistemi
30) Tasarıda belirlenen yükümlülüklere uymayan fiiller,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 30/3/2005 tarihli ve
5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerine uygun olarak,
adlî ve idarî para cezası ile karşılanmıştır. Adli para
cezası, gün para cezası sistemi bağlamında
düzenlenmiştir. Bankalara terettüp eden yükümlülüklere
aykırılıkların idarî para cezası şeklinde hükme
bağlanmasına özel olarak özen gösterilmiştir.
D- Tasarının Dili
31) Tasarının dili bir taraftan 5237 sayılı Kanun, diğer
taraftan da halen Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun gündeminde bulunan Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ile uyumludur.
E- Avrupa Topluluğu Yönergeleri ve Uluslararası
Standartlarla Uyum
32) Çek ile ilgili Cenevre Yeknesak Kanunu gibi
taraflararası ilişkileri düzenleyen uluslararası
nitelikte yeni bir sözleşme ve bu konuda herhangi bir
çalışma yoktur. Çeki cezaî takip yönünden düzenleyen tek
kanun 3617 sayılı Kanuna esin veren Fransız Çek
Kanunudur. Buna karşılık, bir taraftan karapara
aklanması, diğer taraftan terörizmin finansmanı ile
ilgili daha önce anılan uluslar arası düzenleme ve
kararlarda hesap açmaya, kimlik belirlenmesine ve çekin
tahsiline ilişkin hükümler bulunmaktadır.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- Birinci fıkrada, Kanunun amacı belirlenmiştir.
Bu Kanun Tasarısında yapılan düzenlemelerle, Türk
Ticaret Kanununun Cenevre Yeknesak Kurallarını esas alan
çekle ilgili hükümlerinde herhangi bir değişiklik
yapılmamasına özen gösterilmiştir. Ancak, bir peşin
ödeme aracı olmasına rağmen, Türk Ticaret Kanununda
ileri tarihli çek düzenlenmesine imkân tanınmıştır. Bu
nedenle, Türk Ticaret Kanunu dışında ayrı bir kanunla
çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine,
kullanımına ve çek hamillerinin korunmalarına ilişkin
düzenleme yapılmasına gerek duyulmuştur. Bu itibarla,
çekin karşılıksız çıkması ve çek hesabı açılmasından
çekin karşılığının tahsiline kadarki süreçle ilgili
olarak belirlenen yükümlülüklere aykırılık hâllerinde
ilgililer hakkında uygulanabilecek ceza hukuku
yaptırımlarını belirlemek amacıyla özel kanunî düzenleme
yapılması zarureti ortaya çıkmıştır. Ayrıca, yapılan bu
düzenlemelerle, kayıt dışı ekonominin denetim altına
alınması önlemlerine katkıda bulunulması amaçlanmıştır.
Tasarıda, Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde, başta Türk
Ticaret Kanunu olmak üzere genel hükümlerin uygulanacağı
belirtilmiştir.
MADDE 2- Birinci fıkrada, bankaların çek hesabı
açılmasıyla ilgili olarak araştırma ve özen yükümlülüğü
ile bu yükümlülüğün kapsamı düzenlenmiştir. Bankalar, bu
kapsamda önce çek hesabı açtırmak isteyen kişinin çek
hesabı açmasında yasaklılık durumunun bulunup
bulunmadığını araştıracaktır. Yasaklılık durumu
bulunmamakla birlikte, kişinin ekonomik ve sosyal
durumunun da çek hesabı açmasına imkân tanıması gerekir.
Bu bakımdan banka, kişinin ekonomik durumunun çek hesabı
açtırmaya müsait olup olmadığını araştıracaktır. Keza,
ekonomik durumunun müsait olmasının yanı sıra, kişinin,
çek hesabı açtırmayı gerektirecek bir sosyal konuma
sahip olması gerekir. Bu suretle bir ödeme aracı olan
çeke duyulan güven korunmuş olacaktır.
İkinci fıkrada, bankalarca çek hesabı açtıracak kişilere
ilişkin hangi belge ve bilgilerin temin ve ne kadar
süreyle muhafaza edilmesi gerektiği belirlenmiştir.
Ayrıca, çekin karşılıksız çıkması hâlinde, çek hesabı
sahibinin ve varsa adına çeki düzenleyen gerçek kişinin
bankaca bilinen adreslerinin çek hamiline talebi üzerine
verileceği hüküm altına alınmıştır.
Üçüncü fıkrada, kendisinin veya yasal temsilcisinin
imzası alınmadan kişi adına hesap açılamayacağı hüküm
altına alınmıştır. Buna göre, kişi adına hesap açılması
yönünde irade açıklamasında bulunulmadıkça, banka hesabı
ve çek hesabı açılamayacaktır. Yine söz konusu fıkra
hükmüne göre, adına çek hesabı açılmasını isteyen kişi,
tacir olup olmadığı ve kendisi hakkında çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağı bulunmadığı hususlarında bankaya
yazılı beyanda bulunacaktır. Mevcut çek hesabından
kendisine çek defteri verilmesini isteyen kişi de, her
defasında bu bildirimde bulunmakla yükümlü olacaktır.
Tacir tüzel kişiler adına bu fıkra hükmüne göre
verilecek beyannamede ayrıca, yönetim organında görev
yapan, temsilcisi veya imza yetkilisi kişilerin çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı
belirtilir.
Dördüncü fıkrada, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı
açma yasağı kararı bulunan kişilerin tacir sıfatını haiz
tüzel kişilerin yönetim organında görev yapmasını,
temsilcisi veya imza yetkilisi olmasını önlemeye yönelik
bir hükme yer verilmiştir. Buna göre, bir tacir tüzel
kişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi veya
imza yetkilisi olan kişilerden biri hakkında çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı mevcut ise,
bu tüzel kişi adına çek hesabı açılmayacak veya bu tüzel
kişiye çek defteri verilmeyecektir.
Beşinci fıkrada, çek defterlerinin ancak bankalarca
bastırılabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu hükmün
gereği olarak, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu hükümlerine göre “banka” sıfatını
taşıyan tüzel kişiliklerin dışında hiçbir gerçek ve
tüzel kişi çek defteri bastıramaz.
Altıncı fıkrada, çek defterlerinin baskı şeklini
belirleyen esasların, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
tarafından çıkarılacak olan tebliğle düzenleneceği hüküm
altına alınmıştır. Ancak, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası bu esasları belirlerken, Maliye Bakanlığı,
Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları
Birliğinin görüşlerini de alacaktır.
Tasarıya göre, tacir olan kişi ile tacir olmayan kişinin
düzenleyeceği çeklerin birbirinden ayrılması
gerekmektedir. Kişinin, bir ticarî ilişki çerçevesinde
ve tacir sıfatıyla düzenleyeceği çekin münhasıran tacir
kişiye özgü çek olması gerekir. Tasarının amacıyla
ilgili olarak belirtildiği gibi, bu suretle, kayıt dışı
ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda
bulunulacaktır. Böylece tacir çeki, ancak kişinin tacir
sıfatıyla bulunduğu bir ticarî ilişki çerçevesinde
düzenlenebilecektir. Tasarının 7 nci maddesinin birinci
fıkrası ile birlikte değerlendirildiğinde, tacir olmayan
kişinin, kendi adına tacir çeki düzenleyememesi; keza,
tacir kişinin de, iştigal ettiği ticarî faaliyet dışında
bulunduğu ticarî ilişkiler bağlamında tacir çeki
düzenleyememesinin sağlanması amaçlanmıştır. Bu
düzenlemenin diğer bir sonucu da şudur ki, tacir
sıfatını haiz tüzel kişiler, örneğin bir anonim şirket,
bir limited şirket adına düzenlenecek olan bütün çekler
ancak tacir çeki olabilecektir. Bunların taraf olduğu
ticarî ilişkilerde, tacir tüzel kişinin borcuna karşılık
olarak organlarında görev yapan veya temsilcisi sıfatını
taşıyan ya da herhangi bir gerçek kişi adına açılmış çek
hesabı ile ilişkilendirilmiş çek düzenlenmeyecektir.
Keza, Tasarıya göre, hamiline düzenlenecek olan çekler
de, diğer çek defterlerinden açıkça ayırt edilebilecek
şekilde basılırlar. Hamiline düzenlenecek çekler için
sadece bu çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı bir
çek hesabı açılır. Bu suretle, kayıt dışı ekonominin
denetim altına alınması önlemlerine katkıda
bulunulacaktır. Bu düzenlemeye göre, hamiline çek, ancak
hamiline çek defteri yaprakları kullanılmak suretiyle
düzenlenebilir. Diğer çeklerden ayırt edecek
özelliklerin yanı sıra, hamiline çek defterindeki çek
yapraklarının üzerinde “hamiline” ibaresi matbu olarak
yer alacaktır.
Yedinci fıkrada, çek defterinin her bir yaprağında yer
alacak olan hususlar gösterilmiştir. Ancak, bu hükümle
Türk Ticaret Kanununun çekin şekil şartlarında yani
kurucu unsurlarında herhangi bir değişiklik
yapılmamaktadır. Bu hususlar, çekin şekil şartlarına
ilave olarak çek yaprağı üzerinde bulunmalıdırlar. Buna
göre, çek defterinin her bir yaprağına, çek hesabının
numarası, çek hesabının bulunduğu banka şubesinin adı,
çek hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzel
kişinin tam adı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel
kişinin vergi kimlik numarası, yazılmalıdır. Burada
özellikle, çek hesabı sahibi tüzel kişinin tam adının
çek yaprağı üzerinde yazılı olmasına dikkat edilmelidir.
Çek hesabı sahibinin tacir olması şart olmadığı için,
tüzel kişi ile bağlantılı olarak “unvan” ibaresi
kullanılmamıştır.
19/3/1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında
Kanunun uygulamasında bir tüzel kişi adına çek
düzenleyen gerçek kişinin kimliği çoğu zaman çek yaprağı
üzerindeki bilgilerden anlaşılamamaktadır. Bu nedenle
bazen, ilgili tüzel kişi, adına düzenlenen çeke sahip
çıkmamaktadır. Bu durum, çekin karşılıksız çıkması
hâlinde, yaptırım uygulanmasına engel teşkil
edebilmektedir. Bu sakıncanın önüne geçebilmek için,
sekizinci fıkrada, tacir olsun veya olmasın, bir tüzel
kişi adına çek düzenleyen gerçek kişinin ad ve soyadının
düzenlenen çek üzerinde açıkça yazılmasını sağlamaya
yönelik düzenleme yapılmıştır. Tüzel kişi adına çeki
düzenleyen gerçek kişinin adı ve soyadı, çek yaprağı
üzerine matbu olarak, kaşe basılmak suretiyle veya el
yazısı ile yazılabilir.
Dokuzuncu fıkrada, Tasarıda yer alan düzenlemelerle,
Türk Ticaret Kanununun, çekin şekil şartlarında yani
kurucu unsurlarında herhangi bir değişiklik yapılmadığı
özellikle vurgulanmıştır.
Onuncu fıkrada, çek hesabının kapatılmasına dair usul ve
esaslar belirlenmiştir. Keza bu fıkraya göre, kapatılmış
çek hesabıyla irtibatlı olarak daha önce verilmiş çek
defterlerinden düzenlenen çeklerin hesap kapatıldıktan
sonra tahsil amacıyla bankaya ibrazı hâlinde, bu
çeklerle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi
yapılacaktır.
MADDE 3- Birinci fıkrada, çekin bankaya ibrazı ve
karşılığının ödenmesi düzenlenmiştir. Buna göre çek, çek
hesabının bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir
şubesine ibraz edilebilir. Çekin karşılığının banka
tarafından ödenebilmesi için, Türk Ticaret Kanununda
belirlenen koşullar çerçevesinde, kanunî ibraz süresi
zarfında bankaya ibraz edilmesi gerekir. Karşılığı
ödenmek üzere çekin bankaya ibrazı hâlinde, ilgili şube
görevlileri, çeki ibraz eden hamilin kimliğini ve bu
bağlamda vergi kimlik numarasını belirlemekle
yükümlüdürler. Çekin, hesabın bulunduğu şubeden başka
bir şubeye ibraz edildiğinde, karşılığının ödenebilmesi
için, ibraz edilen şube görevlileri tarafından, hesabın
bulunduğu banka şubesinden ilgili hesapta karşılığının
olup olmadığının sorulması gerekir. Çek, karşılığı
ilgili hesapta bulunduğu takdirde ödenir.
İkinci fıkra hükmüne göre, bankaya ibraz edilen çekin
karşılığının bulunmaması hâlinde, banka görevlileri bu
çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapmakla
yükümlüdürler. Ancak, bu yükümlülük, dördüncü fıkrada
açıkça belirtildiği gibi, ibraz eden hamilin talepte
bulunması hâlinde söz konusu olacaktır. Çekle ilgili
olarak karşılıksızdır işlemi yapılabilmesi için, çekin
kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi
gerekir. Karşılıksızdır işlemi, üçüncü fıkra hükmüne
göre bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu
miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla
sınırlı olarak yapılır.
Üçüncü fıkrada, süresinde ibraz edilen çekin karşılıksız
çıkması hâlinde, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile
bankaca ödenmesi gereken asgarî miktara ilişkin hükümler
yer almaktadır. Banka, karşılıksız çıkan her bir çek
yaprağı ile ilgili olarak ödemekle yükümlü olduğu
miktarı, ancak ibraz eden hamil talep ettiği takdirde
öder. Bu ödeme, karşılıksızdır işlemi yapıldığı anda
yapılır.
Çek bedeli, karşılıksız çıkması hâlinde bankanın kanunen
ödemekle yükümlü olduğu miktardan az ise, banka, ancak
çek bedeli kadar parayı ibraz eden hamile ödemekle
yükümlüdür. Bu durumda, çekle ilgili olarak
karşılıksızdır işlemi yapılmaz.
Çekin kısmen karşılıksız çıkması hâlinde üç ihtimalle
karşılaşılabilir:
Birinci ihtimalde, çekin karşılıksız kalan kısmı,
bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktardan az
olabilir. Bu durumda banka, ibraz eden hamile ancak çek
bedelini tamamlayacak kadar para ödemekle yükümlüdür. Bu
ihtimalde, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi
yapılmaz.
İkinci ihtimalde, çekin karşılıksız kalan kısmı,
bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktara eşit
olabilir. Bu durumda birinci ihtimale göre işlem
yapılır.
Üçüncü ihtimalde, çekin karşılıksız kalan kısmı,
bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktardan fazla
olabilir. Bu durumda banka, ibraz eden hamile, hesapta
bulunan paranın yanı sıra, ancak kanunen ödemekle
yükümlü olduğu miktarı öder. Bu ihtimalde, çekle ilgili
olarak karşılıksızdır işlemi yapılır. Bu karşılıksızdır
işlemi, maddenin ikinci fıkrası hükmü gereğince,
bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın
dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı
olarak yapılır.
Üçüncü fıkra gereğince ayrıca, çekin karşılıksız çıkması
hâlinde banka tarafından ibraz eden düzenleyici
dışındaki hamile ödenmesi gereken asgarî miktarla ilgili
olarak, kanunen, hesap sahibi ile muhatap banka arasında
çek defterinin teslimi sırasında dönülemeyecek bir gayri
nakdî kredi sözleşmesi yapılmış sayılmaktadır.
Çekin karşılıksız çıkması hâlinde banka tarafından ibraz
eden hamile ödenmesi gereken miktar kanunda asgarî
olarak belirlenmiştir. Bu itibarla, banka ile hesap
sahibi arasında akdedilen dönülemeyecek gayri nakdî
kredi sözleşmesiyle, çekin karşılıksız çıkması hâlinde
ibraz eden hamile daha yüksek bir miktarın ödeneceği
kabul edilerek, bu miktar çek üzerinde gösterilebilir.
Çekin karşılıksız çıkması hâlinde banka tarafından ibraz
eden düzenleyici dışındaki hamile ödenmesi gereken
kanunî miktar, Tasarıda dörtyüz yetmiş Türk Lirası
olarak belirlenmiştir. Ancak, bu miktar, Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat
endekslerindeki yıllık değişmeler göz önünde tutularak
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl
Ocak ayında yeniden belirlenecek ve Resmî Gazetede
yayımlanacaktır.
Dördüncü fıkrada, çekle ilgili olarak karşılıksızdır
işleminin ne suretle yapılacağı belirlenmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, çekin tamamen veya kısmen
karşılıksız çıkması hâlinde, ibraz eden hamil talepte
bulunduğu takdirde, karşılıksızdır işlemi yapılır.
Karşılıksızdır işlemi, çekin arka yüzüne, tahsil için
bankaya ibraz edildiği tarih, hesap durumu, ibraz eden
gerçek kişinin ad ve soyadı yazılmak ve ayrıca, bu
bilgilerin altının, banka yetkilisi ile ibraz eden
gerçek kişi tarafından birlikte imzalanması suretiyle
yapılır. Hamilin imzalamaktan kaçınması hâlinde,
karşılıksızdır işlemi yapılmaz.
Beşinci fıkraya göre, çekin ibrazında karşılığının
tamamen ödenmemesi veya çek hamili tarafından sorumluluk
tutarı dâhil kısmî ödemenin kabul edilmemesi hâlinde,
ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin arka yüzüne
yazılır ve çek, banka görevlisi ile ibraz eden hamil
tarafından birlikte imzalanır. Yazılı ve imzalı çek, ön
ve arka yüzünün fotokopisi bankada muhafaza edilmek
üzere fotokopisi çekildikten sonra, ibraz eden hamile
geri verilir.
Altıncı fıkrada, sorumluluk tutarı dâhil kısmî ödeme
hâlinde nasıl bir yol izleneceğine dair düzenleme
yapılmıştır. Bu durumda çekin aslı, çek hesabının
bulunduğu banka şubesinde saklı tutulacaktır; ancak,
çekin ön ve arka yüzünün fotokopisi, ibraz edildiği
banka şubesi yetkilisi tarafından onaylandıktan sonra,
kısmî ödemeyi kabul eden hamile verilir. Çek hamili, bu
fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri
hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi,
Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunurken
dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra
daireleri ile mahkemelerde ispat aracı olarak
kullanabilir. Ancak, mahkeme, Cumhuriyet savcısı veya
icra dairesinin istemi hâlinde, çekin aslı banka
tarafından bu mercilere gönderilir.
Yedinci fıkrada, bankanın ibraz eden çek hamiline
gecikme cezası ödeyeceği hâller ile gecikme cezası oranı
belirlenmiştir.
MADDE 4- Bu maddede, çek hesabı veya çekle ilgili
çeşitli işlemler bağlamında bankalara terettüp eden
bildirim yükümlülükleri belirlenmiştir.
Birinci fıkraya göre, hamiline çek hesabı sahiplerinin
açık kimlikleri, adresleri, vergi kimlik numaraları, bu
hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait bu bilgiler ile
bu kişilere yapılan ödemelerin tutarları ve üzerinde
vergi kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin
bilgiler, ilgili bankalar tarafından, dönemler
itibarıyla, Gelir İdaresi Başkanlığına elektronik
ortamda bildirilecektir. Bildirim dönemleri ve süreleri
Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları
Birliğinin görüşleri alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı
tarafından belirlenecektir.
Tasarı, kişinin tacir sıfatıyla düzenleyeceği çekle
tacir olmayan kişinin düzenleyeceği çeki birbirinden
ayırmayı amaçlamıştır. Kişinin bir ticarî ilişki
çerçevesinde ve tacir sıfatıyla düzenleyeceği çekin
münhasıran tacir kişiye özgü çek olması sağlanmaya
çalışılmaktadır. Yine, tacir kişinin, iştigal ettiği
ticarî faaliyet dışında bulunduğu ticarî ilişkiler
bağlamında tacir çeki düzenlememesi gerekmektedir. Tacir
olmayan kişi, kendi adına tacir çeki düzenleyemeyecek;
ancak, tacir sıfatını haiz bir tüzel kişiyi temsilen, bu
tüzel kişi adına düzenlenen tacir çekini
imzalayabilecektir. Tasarıyla güdülen diğer bir amaç da,
tacir sıfatını haiz tüzel kişinin taraf olduğu ticarî
ilişkilerde, bu tüzel kişinin borcuna karşılık olarak,
organlarında görev yapan veya temsilcisi sıfatını
taşıyan ya da herhangi bir gerçek kişi adına açılmış çek
hesabı ile ilişkilendirilmiş çek düzenlenmesinin önüne
geçmektir. İkinci fıkra, bu amacın gerçekleşmesini
sağlamaya yönelik olarak bankalar bakımından bir
bildirim yükümlülüğü ihdas etmektedir. Buna göre, tacir
tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek
kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları,
ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya
ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler
ile tüzel kişinin yönetim organında görev alan veya
temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış
olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait çek hesapları
olarak kabul edilecektir. Bu itibarla, söz konusu
ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması
hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi, durumu Gelir
İdaresi Başkanlığına bildirecektir.
Tasarı, hamiline düzenlenecek olan çeki diğer çeklerden
ayırmayı amaçlamıştır. Hamiline çekle ilgili olarak 2
nci maddede yer alan hükümlerin uygulanabilirliğini
sağlamak amacıyla bir kontrol sistemi oluşturulmak
istenmiştir. Bu sistemin gereği olarak, üçüncü fıkrada
bankalar bakımından ayrı bir bildirim yükümlülüğü ihdas
edilmiştir. Buna göre; bankalar, hamiline çek defteri
yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlendiğini tespit
etmeleri hâlinde, mevcut delilleriyle birlikte durumu,
tespit tarihinden itibaren en geç bir hafta içinde
Cumhuriyet savcılığına ve Gelir İdaresi Başkanlığına
bildirmekle yükümlü olacaklardır.
Dördüncü fıkrada, çekin kısmen veya tamamen karşılıksız
çıkması hâlinde, muhatap banka bakımından bildirim
yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna göre, muhatap banka,
yeterli karşılığı olmadığı için çekin ödenmediğini ve
hesap sahibi hakkında gereken bilgileri, ibraz
tarihinden itibaren on gün içinde Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasına bildirmekle yükümlüdür. Bu bildirimden
sonra çek tutarının hamile veya hamile ödenmek üzere
muhatap bankaya ödenmesi hâlinde de, muhatap banka
durumu ödeme tarihinden itibaren on gün içinde Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirmekle yükümlü
olacaktır. Çek bedelinin hamile ödenmesi hâlinde bu
sürenin işleyebilmesi için, bankanın hamile yapılan
ödemeyi öğrenmiş olması gerekir. Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası da bu bildirimleri en geç onbeş gün
içinde bankalara duyurur. Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından, bu duyurunun diğer malî kurumlara
yapılmasına ilişkin esas ve usuller Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurumunun görüşü alınarak belirlenir.
MADDE 5- Maddede, çekin karşılıksız çıkması hâlinde ceza
sorumluluğu düzenlenmiştir. Karşılıksız çıkması
dolayısıyla ceza sorumluluğundan söz edebilmek için,
çekin, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre
kanunî ibraz süresi içinde, bankaya ibraz edilmiş olması
gerekir.
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, ileri tarihli çek,
üzerinde yazılı düzenleme tarihi gelmeden önce de tahsil
amacıyla bankaya ibraz edilebilir. Bu tarihten önce
ibraz edilen çekin kısmen veya tamamen karşılıksız
çıkması hâlinde, çekle ilgili olarak bu Tasarı
hükümlerine göre karşılıksızdır işlemi yapılacaktır.
Kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan bu çekle ilgili
olarak ibraz eden hamil Türk Ticaret Kanununun verdiği
yetkileri kullanabilir. Ancak, bu tarihten önce ibraz
edilen çekin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması,
ceza sorumluluğunu gerektirmemektedir.
Birinci fıkrada tanımlanan suç, üzerinde yazılı bulunan
düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibraz
edildiğinde, çek karşılığının ilgili banka hesabında tam
olarak bulundurulmaması suretiyle oluşur. Çekin
karşılığını ibraz anında ilgili çek hesabında
bulundurmamak, söz konusu suçun oluşmasını
sağlayacaktır. Bu itibarla, çekin bankaya ibraz
edildiği, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinde
karşılığı ilgili hesapta mevcut olmamakla birlikte,
bilahare, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine
göre kanunî ibraz süresi içinde hesapta karşılığının
bulundurulması, söz konusu suçun oluşmasına engel teşkil
etmeyecektir. Ancak, bu durum, bir sonraki maddedeki
etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması bakımından
dikkate alınacaktır.
Bu itibarla, söz konusu suç, çekin, üzerinde yazılı
bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi
içinde bankaya ibraz edildiğinde karşılığının tam olarak
bulundurulmaması hâlinde tamamlanmış olmaktadır. Bu
husus, özellikle şikâyet ve zamanaşımı sürelerinin
işlemesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için, çekin karşılığının,
dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak, yani en
azından taksirle, ilgili çek hesabında bulundurulmaması
gerekir. Anayasanın 38 inci maddesinin yedinci
fıkrasında düzenlenen ceza sorumluluğunun şahsîliği
ilkesi bağlamında güvence altına aldığı kusursuz ceza
olmaz kuralının gereği olarak, söz konusu suç, objektif
(kusursuz) sorumluluğu gerektiren bir suç olarak değil,
en azından taksire dayalı kusurluluğu gerektiren bir suç
olarak tanımlanmıştır. Bu itibarla, kişinin, elinde
olmayan sebeplerle ortaya çıkan zorunluluk hâli
dolayısıyla, örneğin doğal afet, savaş, kaza geçirmesi
gibi bir sebeple, çekin karşılığını ilgili hesapta
zamanında bulunduramamış olması hâlinde, ceza
sorumluluğu olmayacaktır.
Söz konusu suç, soruşturulması ve kovuşturulması
şikâyete bağlı suçtur. Bu itibarla, şikâyet üzerine
soruşturma başlatıldıktan sonra, dördüncü fıkra hükmüne
göre, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza
hâkimi tarafından özel bir koruma tedbiri olarak çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilebilir.
Söz konusu suçun karşılığında ceza olarak sadece adlî
para cezası öngörülmüştür. Bu ceza, gün para cezası
sistemine göre belirlenmekle birlikte, sonuçta
hükmedilecek adlî para cezasının miktarı, çek bedelinin
karşılıksız kalan miktarından az olamayacaktır.
Adlî para cezası, suçun faili hakkında hükmolunacaktır.
Suçun faili, ancak bir gerçek kişi olabilir. Maddenin
ikinci fıkrasına göre, bu gerçek kişi, çek üzerinde
yazılı düzenleme tarihi itibarıyla karşılığını ilgili
çek hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişidir. Bu
gerçek kişi, çeki düzenleyen kişi olabileceği gibi,
başka bir kişi de olabilir. Örneğin, bir limited şirket
adına ileri tarihli çek düzenleyen müdürün, bilahare,
çek üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibarıyla şirketle
ilişkisi kalmamış olabilir. Bu durumda çekin karşılığını
ilgili hesapta tam olarak bulundurmakla yükümlü olan,
şirketin bu tarih itibarıyla müdürlük görevini fiilen
yürüten kişi veya kişilerdir.
Mahkeme ayrıca, güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağına hükmedecektir. Ancak, daha önce
soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi veya kovuşturma
evresinde mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş
olabilir. Bu durumda mahkeme adlî para cezasının yanı
sıra, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının
güvenlik tedbiri olarak devamına hükmedecektir.
Bu suçla ilgili olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrası
hükümleri uygulanmayacaktır. Yani, her bir çekle ilgili
olarak, lehtarı aynı kişi olsa bile, zincirleme suç
hükümleri uygulanmayacaktır. Başka bir deyişle,
karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak ayrı suçun
oluştuğu kabul edilerek gerçek içtima hükümleri
uygulanmak gerekir. Aynı durum, gerek koruma tedbiri
olarak gerek güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağı bakımından da söz konusudur.
Yani, karşılıksız çıkan her bir çekle irtibatlı olarak
ilgililer hakkında gerek koruma tedbiri olarak gerek
güvenlik tedbiri olarak ayrı ayrı çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağına karar verilecektir.
Birinci fıkrada tanımlanan suçtan dolayı yetkili ve
görevli mahkeme, çekin tahsil için bankaya ibraz
edildiği veya çek hesabının açıldığı şubenin bulunduğu
yer ya da hesap sahibinin veya müştekinin yerleşim
yerinin bulunduğu yer sulh ceza mahkemesidir.
İkinci fıkrada, çek karşılığını ilgili banka hesabında
bulundurmakla yükümlü olan kişiler belirlenmiştir. Bu
hüküm, birinci fıkrada tanımlanan suçun failinin
belirlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Kural,
çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla
yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibi gerçek kişidir. Çek
hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel
kişinin malî işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim
organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa
yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek
karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü
olacaktır.
Üçüncü fıkrada çek hesabı sahibinin gerçek kişi olması
halinde, ikinci fıkrada benimsenen ilke çerçevesinde,
kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını
temsilci olarak tayin edemeyeceğine ilişkin hüküm
düzenlenmiştir.
Dördüncü fıkrada, gerek koruma tedbiri olarak gerek
güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağı kararının kimler hakkında verilebileceği hususuna
açıklık getirilmiştir. Buna göre çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararı, karşılıksız çıkan çeki
düzenleyen gerçek kişi, adına karşılıksız çek düzenlenen
gerçek veya tüzel kişi, tüzel kişi adına düzenlenen
ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre
kanunî ibraz süresi içinde karşılığını ilgili banka
hesabında bulundurmakla yükümlü olan gerçek kişi
hakkında verilir.
Gerek koruma tedbiri olarak gerek güvenlik tedbiri
olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı
tüzel kişiler hakkında da verilebilir. 26/9/2004 tarihli
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre, tüzel kişinin
faaliyeti çerçevesinde veya yararına olarak işlenen
suçlardan dolayı bu tüzel kişi hakkında güvenlik
tedbirlerine hükmolunabilecektir. Ancak, çek düzenleme
ve çek hesabı açma yasağı, 5237 sayılı Kanunda
belirlenen tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerinden
ayrı bir güvenlik tedbiridir.
Dördüncü fıkrada, hakkında gerek koruma tedbiri olarak
gerek güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararı verilecek kişiler, ceza
yaptırımı uygulanacak kişilere nazaran geniş
tutulmuştur. Bu itibarla, örneğin bir limited şirket
adına ileri tarihli çek düzenleyen müdür hakkında, çek
üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibarıyla şirketle
ilişkisi kalmaması hâlinde, adlî para cezasına
hükmedilememekle birlikte, gerek koruma tedbiri olarak
gerek güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararı verilebilecektir.
Koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağı kararı, soruşturma evresinde Cumhuriyet
savcısının talebi üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından
verilir. Kovuşturma evresinde ise, mahkeme talep üzerine
veya re’sen koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararı verebilecektir.
Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararına karşı 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre
itiraz kanun yoluna başvurulabileceği kuşkusuzdur.
Güvenlik tedbiri gibi, koruma tedbiri olarak çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı, karşılıksız
çıkan her bir çekle ilgili olarak ayrı ayrı verilir. Çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararında, bu
kararın hangi çekle ilgili olarak verildiği açık bir
şekilde gösterilir.
Beşinci fıkraya göre, koruma tedbiri olarak verilen çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı ile ilgili
olarak, herhangi bir adres değişikliği bildiriminde
bulunulmadığı sürece ilgilinin çek hesabı açtırırken
bildirdiği adrese 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı
Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre derhal
tebligat çıkarılacaktır. Adresin bankaya yanlış
bildirilmesi veya fiilen terkedilmiş olması hâlinde de,
tebligat yapılmış sayılacaktır.
Altıncı fıkra hükmüne göre, hakkında gerek koruma
tedbiri olarak gerek güvenlik tedbiri olarak çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan
kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu
bankalara iade etmekle yükümlüdür. Bu kişi adına yeni
bir çek hesabı açılamaz. Çek düzenleme ve çek hesabı
açma yasağı kararına karşı kanun yoluna başvurulmuş
olması, bu yükümlülüğü ortadan kaldırmaz.
Yedinci fıkraya göre, hakkında gerek koruma tedbiri
olarak gerek güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağı verilmiş olan kişi, kararın
kendisine tebliği tarihinden itibaren on gün içinde,
düzenlemiş bulunduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş
olan çekleri, düzenleme tarihlerini, miktarlarını ve
varsa lehtarlarını da göstermek suretiyle, muhatap
bankaya liste hâlinde vermekle yükümlüdür. Keza, çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına karşı kanun
yoluna başvurulmuş olması, bu yükümlülüğü ortadan
kaldırmaz.
Sekizinci fıkrada, gerek koruma tedbiri olarak gerek
güvenlik tedbiri olarak verilmiş olan çek düzenleme ve
çek hesabı açma yasağı kararlarının yayımlanmasına
ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Buna göre, çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin
bilgiler, kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasının ilgili birimine elektronik
iletişim araçlarıyla bildirilecektir. Bu bildirimde yer
alan bilgiler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
tarafından internet ortamında yayımlanacaktır. Bu
bildirime ilişkin esas ve usuller, Adalet Bakanlığının
görüşü alınarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
tarafından belirlenecektir.
Ayrıca belirtilmek gerekir ki, sekizinci fıkrada
belirlenen gerek koruma tedbiri olarak gerek güvenlik
tedbiri olarak verilmiş olan çek düzenleme ve çek hesabı
açma yasağı kararlarının yayımlanmasına ilişkin usul ve
esaslar bağlamında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına
bildirilmesi ve burada bir sisteme kaydedilmesi;
güvenlik tedbiri olarak hükmedilmiş olan çek düzenleme
ve çek hesabı açma yasağı kararlarının kesinleşmeleri
hâlinde 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adlî Sicil
Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinin (2) numaralı alt bendine göre adlî sicile
kaydedilmesine engel teşkil etmemektedir. Başka bir
deyişle, adlî para cezası gibi, güvenlik tedbiri olarak
çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına ilişkin
hükümler, kesinleştikleri takdirde, 5352 sayılı Kanunda
belirlenen esas ve usuller çerçevesinde adlî sicile
kaydedileceklerdir.
Dokuzuncu fıkrada, koruma tedbiri olarak verilen çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararının
kaldırılabileceği hâller belirlenmiştir. Buna göre;
karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan
soruşturma veya kovuşturma neticesinde, Cumhuriyet
savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına; mahkeme
tarafından, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı,
davanın düşmesi veya davanın reddine, karar verilmesi
hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağının kaldırılmasına da karar verilecektir. Bu
karar, kesinleşmesi hâlinde, sekizinci fıkradaki esas ve
usullere göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına
bildirilecek ve ilân olunacaktır.
Onuncu fıkrada, koruma tedbiri olarak verilen çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına yapılan
itirazın kabulü hâlinde bu kararın ilânı ile ilgili
olarak nasıl bir usul izleneceği belirlenmiştir. Buna
göre, itirazın kabulüne ilişkin karar, sekizinci
fıkradaki esas ve usullere göre Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasına bildirilecek ve yayımlanacaktır.
Onbirinci fıkrada, birinci fıkrada tanımlanan suç
nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine;
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına; önödemeye
karar verilemeyeceği; ayrıca, tanımlanan suçtan dolayı
verilen hükme karşı temyiz kanun yoluna başvurulması
hâlinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen
tebliğname, sanık veya müdafii ile katılan veya
vekillerine tebliğ edilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
MADDE 6- Maddede, 5 inci maddenin birinci fıkrasında
tanımlanan suça özgü etkin pişmanlık hükümleri
düzenlenmiştir.
Birinci fıkra hükmüne göre, etkin pişmanlıktan söz
edebilmek için, karşılıksız kalan çek bedelinin, faizi
ile birlikte tamamen ödenmiş olması gerekir. Burada söz
konusu olan faiz, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı
Kanunî Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre
ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden
hesaplanacak olan faizdir. Bu faiz, çekin üzerinde
yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz
tarihinden itibaren işleyecek şekilde hesaplanır.
Etkin pişmanlık gösterilmesi hâlinde, soruşturma
aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya
yer olmadığına; kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından
davanın düşmesine; mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden
sonra mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla
ortadan kaldırılmasına, karar verilir.
Şikayetten vazgeçme hâlinde de birinci fıkra hükmü
uygulanacaktır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 73 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde soruşturulması
ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, kanunda aksi
yazılı olmadıkça, ancak hüküm kesinleşinceye kadar
şikâyetten vazgeçilebilir. Bu kuralın bir istisnasını, 5
inci maddenin birinci fıkrasında tanımlanan suç
oluşturmaktadır. Zira, şikâyetten vazgeçme hâlinde de,
mahkûm olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan
kalkacağına göre, söz konusu suçtan dolayı verilmiş olan
hüküm kesinleştikten sonra da şikâyetten vazgeçmek
mümkün olabilecektir.
Ayrıca belirtilmek gerekir ki, 5352 sayılı Adlî Sicil
Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi
hükmü gereğince, gerek şikâyetten vazgeçme gerek etkin
pişmanlık dolayısıyla verilen kararlar adlî sicile
kaydedileceklerdir.
Üçüncü fıkrada, güvenlik tedbiri olarak hükmolunan çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağının ne kadar süreyle
geçerli olacağına ve kaldırılması usulüne dair düzenleme
yapılmıştır. Buna göre; kişinin, mahkûm olduğu adlî para
cezası tamamen infaz edildikten veya bu cezayı ödemediği
için hakkında hapis uygulanıp serbest bırakıldıktan
itibaren üç yıl ve her hâlde yasağın konulduğu tarihten
itibaren on yıl geçtikten sonra başvurması hâlinde,
hükmü veren mahkeme tarafından hakkındaki çek düzenleme
ve çek hesabı açma yasağı kararı kaldırılır. Çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına
ilişkin karar kesinleştiğinde, yasağın kaldırıldığı,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına 5 inci maddenin
sekizinci fıkrasındaki usullere göre bildirilir ve ilân
olunur.
Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı hükmünün
kaldırılmasına dair karara istinaden, bu hükümle ilgili
adlî sicil kaydının 5352 sayılı Adlî Sicil Kanununda
belirlenen esas ve usuller çerçevesinde silineceğinde
kuşku yoktur.
MADDE 7- Bu maddede, çekle ilgili çeşitli yükümlülüklere
aykırılıklar, suç veya kabahat olarak tanımlanmıştır.
Birinci fıkrada yapılan suç tanımına göre, tacirin
ticarî işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde tacir
olmayan kişinin çek defteri kullanılarak çek düzenleyen
ve düzenleten kişi altı aydan iki yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılacaktır.
İkinci fıkrada, banka görevlileriyle ilgili bir suç
tanımına yer verilmiştir. Buna göre, tacir olmayan
kişiye tacir kişiye verilmesi gereken çek defteri veren
banka görevlileri elli günden yüzelli güne kadar adlî
para cezası ile cezalandırılacaklardır.
2 nci maddenin üçüncü fıkrasına göre, kendi adına çek
hesabı açılmasını veya mevcut hesaptan kendisine çek
defteri verilmesini isteyen kişi, her defasında tacir
olup olmadığı ve kendisi hakkında çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı
beyanda bulunmakla yükümlüdür. Tacir tüzel kişiler adına
verilecek beyannamede ayrıca, yönetim organında görev
yapan, temsilcisi veya imza yetkilisi kişilerin çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı
belirtilir. Bu yükümlülüklere aykırı olarak bankaya
gerçek dışı beyanda bulunulması, üçüncü fıkrada suç
olarak tanımlanmıştır. Keza, banka görevlilerinin
beyanname almadan veya beyannameye rağmen hakkında çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunan kişiye veya
bu kişinin yönetim organında görev yaptığı veya
temsilcisi ya da imza yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek
defteri vermesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Dördüncü fıkrada, banka görevlisinin kısmen veya tamamen
karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen,
karşılıksızdır işlemi yapmaması, soruşturulması ve
kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç olarak
tanımlanmıştır. Özgü suç niteliği taşıyan bu suç, ancak
ihmali davranışla işlenebilir.
Beşinci fıkrada, banka görevlisinin karşılığı tahsil
edilmek üzere bankaya ibraz edilen çekin karşılığının
hesapta mevcut olmasına rağmen, hamile ödemede
bulunmaması, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete
bağlı bir suç olarak tanımlanmıştır. Özgü suç niteliği
taşıyan bu suç da, ancak ihmali davranışla işlenebilir.
5 inci maddenin altıncı fıkrasına göre, hakkında çek
düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan
kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu
bankalara iade etmekle yükümlüdür. Buna rağmen kişinin
elindeki çek yapraklarını ilgili bankalara iade
etmeyerek çek düzenlemeye devam etmesi, maddenin altıncı
fıkrasında, müstakil bir suç olarak tanımlanmıştır.
Ancak, bu fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir
suç, örneğin dolandırıcılık suçu, oluşturmadığı
takdirde, bu suçtan dolayı cezaya hükmolunacaktır.
Keza, 5 inci maddenin altıncı fıkrasına göre, hakkında
çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş
olan kişi adına yeni bir çek hesabı açılamaz. Buna
rağmen, adına çek hesabı açılarak kendisine çek defteri
verilen kişinin çek düzenlemesi, maddenin altıncı
fıkrasında tanımlanan suçu oluşturacaktır. Maddenin
yedinci fıkrasında da, bu kişi adına çek hesabı açan
banka görevlisinin fiili, bağımsız bir suç olarak
tanımlanmıştır.
Sekizinci fıkraya göre, çek defteri basmaya veya
bastırmaya kanunen yetkili kılınanlar dışında başka
birisinin çek defteri basması veya bastırması, suç
oluşturmaktadır.
Tasarıya göre, hamiline düzenlenecek çekler için sadece
bu çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı bir çek
hesabı açılır. Hamiline düzenlenecek olan çekler de,
diğer çek defterlerinden açıkça ayırt edilebilecek
şekilde basılırlar. Hamiline çek, ancak hamiline çek
defteri yaprakları kullanılmak suretiyle düzenlenebilir.
Diğer çeklerden ayırt edecek özelliklerin yanı sıra,
hamiline çek defterindeki çek yapraklarının üzerinde
“hamiline” ibaresi matbu olarak yer alacaktır. Kayıt
dışı ekonominin önüne geçmek ve yolsuzlukla mücadele
etmek amacına yönelik olarak kabul edilen bu hükmün
uygulanabilirliğini sağlayabilmek için, dokuzuncu
fıkrada bir suç tanımına yer verilmiştir. Buna göre,
hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek
düzenleyen kişi, bu aykırılığı içeren her bir çekle
ilgili olarak, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılacaktır. Dikkat edilmelidir ki, bu suç
tanımıyla ilgili olarak da 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun zincirleme suçu düzenleyen 43 üncü maddesinin
birinci fıkrası hükmü uygulanmayacaktır.
Onuncu fıkrada, çekle ilgili çeşitli yükümlülüklere
aykırı davranışlar, kabahat olarak tanımlanmıştır. Buna
göre, 2 nci maddenin ikinci fıkrasındaki
yükümlülüklerden her birine aykırı davranış, idarî para
cezası verilmesini gerektiren ayrı bir kabahati
oluşturacaktır.
MADDE 8- Madde metninde, 3167 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesinde düzenlenen “hesaben tesviye” hükümleri,
Tasarı metnine uyarlanarak yeniden düzenlenmiştir.
MADDE 9- Madde metninde, Tasarının kanunlaşması hâlinde
yayımı tarihi itibarıyla 3167 sayılı Kanun ile 4814
sayılı Kanunun geçici 1 ilâ 5 inci maddelerinin
yürürlükten kaldırılması hüküm altına alınmıştır.
GEÇİCİ MADDE 1- Maddenin birinci ve ikinci fıkralarında,
yeni çek defterlerinin bastırılıp dağıtılmasına ve eski
çek defterlerinin toplatılmasına ilişkin usul ve esaslar
belirlenmiştir.
Bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca bu
Kanunun yayımını izleyen bir ay içinde 2 nci madde
hükmünce çıkarılıp yayımlanacak tebliğde belirlenen
esaslara uygun olarak yeni çek defterleri
bastıracaklardır. Bankaların, öngörülen tarihe kadar
müşterilerine yeni çek defterleri vermesi ve ellerindeki
eski çek defterlerini imha etmesi öngörülmüştür.
Üçüncü fıkrada, bankaların, ikinci fıkrada yazılı
sürenin sonuna kadar müşterilerine verdikleri çek
defterlerinden keşide edilen çekler, Türk Ticaret
Kanununda aranan koşulları taşıması kaydıyla geçerli
kabul edilmiştir. Ancak, üzerinde yazılı düzenleme
tarihi henüz gelmemiş olsa bile, bu çeklerin en geç
1/7/2010 tarihine kadar muhatap bankaya ibraz edilmesi
öngörülmektedir. Bu tarihe kadar ibraz edilmeyen çekler
adi senet hükmünde kabul edilecektir.
Dördüncü fıkrada, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce düzenlenmiş çeklerle ilgili olarak 3167 sayılı
Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme
bağlanmıştır.
Beşinci fıkra hükmüyle, 3167 sayılı Kanunun hükümlerine
istinaden karşılıksız çek keşidesi suçundan dolayı
açılmış olan davalarla ilgili olarak Tasarı
hükümlerinden hareketle görevsizlik kararı verilmesinin
önüne geçecek düzenleme yapılmıştır.
Altıncı fıkrada, 3167 sayılı Kanuna 18/2/2009 tarihli ve
5838 sayılı Kanunla geçici 2 nci madde olarak eklenen
hükmün Tasarıya alınarak, belirli bir süreyle çekin,
üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce ödenmek için
muhatap bankaya ibrazı geçersiz kabul edilerek ekonomik
sıkıntılarla çeklerin zamanında ödenememesi sonucunda
ticarî hayatta karşılaşılan sorunlara ve mağduriyetlere
çözüm üretilmesi amaçlanmaktadır.
MADDE 10- Yürürlük maddesidir.
MADDE 11- Yürütme maddesidir |