Yurtdışı iştirak
kazançlarına istisna uygulaması
Kurumlar Vergisi Yasası'nın 5'inci maddesinin (b)
bendi hükmü gereği olarak "Kanuni ve iş merkezleri
Türkiye'de bulunmayan anonim ve limited şirket
niteliğindeki şirketlerin sermayesine iştirak eden
kurumların bu iştiraklerinden elde ettikleri aşağıdaki
şartları taşıyan iştirak kazançları;
* İştirak payını elinde tutan şirketin, yurtdışı
iştirakin ödenmiş sermayesinin en az yüzde 10'una sahip
olması,
* Kazancın elde edildiği tarih itibariyle iştirak
payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde
tutulması,
rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle veya yurtdışı
iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye artırımları
nedeniyle elde edilen iştirak payları için sahip olunan
eski iştirak paylarının elde edilmesi tarihi esas
alınmaktadır.
* Yurtdışı iştirak kazancının kâr payı dağıtımına kaynak
olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil iştirak
edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi yasaları
uyarınca en az yüzde 15 oranında Gelir ve Kurumlar
Vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması; iştirak
edilen şirketin esas faaliyet konusunun, finansal
kiralama dahil finansman temini veya sigorta
hizmetlerinin sunulması ya da menkul kıymet yatırımı
olması durumunda, iştirak edilen kurumun faaliyette
bulunduğu ülke vergi yasaları uyarınca en az Türkiye'de
uygulanan Kurumlar Vergisi oranında Gelir ve Kurumlar
Vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,
* İştirak kazancının elde edildiği hesap dönemine
ilişkin Kurumlar Vergisi beyannamesinin verilmesi
gereken tarihe kadar Türkiye'ye transfer edilmesi
gerekmektedir.
Yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere yurtdışı
iştirak kazançları istisnasından yararlanabilmek için,
yurtdışındaki iştirakin "kanuni ve iş merkezi"nin
Türkiye'de bulunmaması, bir başka anlatımla Türkiye'de
tam mükellef konusunda olmaması gerekmektedir.
Ayrıca yurtdışındaki iştirakin bir anonim şirket veya
limited şirket niteliğinde olması öngörülmüştür. Buna
göre de yurtiçi iştirak kazançları istisnasına tam
mükellef kurumlardan elde edilen iştirak kazançları konu
edilirken; yurtdışı iştirak kazançları istisnası
yalnızca yurtdışındaki anonim ve limited şirketlerden
elde edilen iştirak kazançları ile sınırlı tutulmuş
bulunmaktadır. (Konuya ilişkin bakınız: Balcı, Beyazıt
"Yurtdışı İştirak Kazançları İstisnası" Oluş Yayıncılık
Sirküler No: 11/151)
Yurtdışında elde edilen iştirak kazançlarının, iştirak
kazancı istisnasından yararlandırılabilmesi için iştirak
oranının kesintisiz en az bir yıl süreyle elde tutulmuş
bulunması gerekmektedir. Burada üzerinde durulması
gereken en önemli konu yüzde 10'luk iştirak oranının,
kazancın elde edildiği tarihten önce geriye doğru
kesintisiz olarak bir yıl süreyle devam ettirilmiş
olması önkoşuldur.
Bir başka anlatımla konuya ilişkin olarak yayımlanan (1)
sıra numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nin
"5.2.1.4. iştirak payını elinde tutan kurumun yurtdışı
iştirakin ödenmiş sermayesinin en az yüzde 10'una sahip
olması gerekmektedir. Yüzde 10 iştirak oranının,
kazancın elde edildiği tarihten geriye doğru kesintisiz
olarak bir yıl süreyle devam ettirilmiş olması şarttır.
Kanımızca iştirak payı ile iştirak oranı aynı anlamda
değildir. Buna göre en az bir yıl süreyle elde tutulan
iştirak paylarının, iştirakin ödenmiş sermayesinin en az
yüzde 10'u düzeyinde olması gerektiğidir. Dolayısıyla
hem iştirak payı hem de yüzde 10'luk iştirak oranı için
ayrı ayrı asgari bir yıllık sürenin aranması
gerekmektedir. Gerçekte istisnaya konu olacak iştirakin
kazançları da yalnızca bu iştirak paylarına ait
temüttüdür. (Bakınız, Balcı, Beyazıt)
Sözü edilen yasa maddesinde yer alan iki farklı terim
gerçekte iki farklı anlam ifade etmekte olup, bugüne
kadar Maliye Bakanlığı konuya yönelik kolay
anlaşılabilecek bir açıklama yapmamıştır.
İstisnanın bir başka koşulu ise kâr dağıtımı nedeniyle
gayri safi kâr tutarı üzerinden yüzde 15 oranında veya
daha fazla oranda kesinti yapılması halinde, başka bir
hesaplamaya gerek kalmaksızın vergi yükü hesaplaması
koşulu yerine getirilmiş sayılacaktır. Buna karşılık kâr
dağıtımında yapılan vergi kesentisinin yüzde 15'in
altında olması durumunda sözü edilen kurum üzerindeki
vergi yükü toplam olarak hesaplanacak ve buna göre
bulunacak vergi yükünün yüzde 15'i aşıp aşmadığına
bakılarak istisna uygulanıp uygulanmayacağına karar
verilecektir.
Buna göre de vergi yükünün hesaplanmasında,
yurtdışındaki vergilerin ödenip ödenmediği önem
taşımamaktadır. Söz konusu vergilerin tahakkuk etmiş
olması istisnadan yararlanabilmek için yeterli kabul
edilmektedir.
Kurumlar Vergisi Yasası 5'inci maddesinin 2'nci
fıkrasında yer alan istisnanın kanımızca yeniden gözden
geçirilerek, konuya ilişkin anlaşılabilir bir açıklama
yapılması, konunun mevcut duraksamalarını giderebilmek
için zorunlu olmaktadır.
Veysi Seviğ
Referans/10.04.2009 |