Örtülü sermaye
üzerinden hesaplanan kâr payları KDV ilişkisi
Uygulamada son günlerde "Örtülü sermaye sayılan
borçlanmalar üzerinden ödenen veya hesaplanan" faizlerin
Katma Değer Vergisi'ne tabi olup olmadığı konusu yeniden
tartışılmaya başlanmıştır.
Kurumlar Vergisi Yasası'nın "Örtülü Sermaye" başlıklı
12'nci maddesinin birinci fıkrasında belirlendiği üzere,
"Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan
kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek
işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde
herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını
aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye"
sayılmaktadır.
Aynı yasal düzenlemenin 7'nci fıkrası uyarınca, "Örtülü
sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri
ödemeler veya hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar
Vergisi kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan
gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının
gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle
dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana
merkeze aktarılan tutar" olarak kabul edilmektedir. Bu
bağlamda daha önceden yapılan vergilendirme işlemleri
tam yükümlü kurumlar nezdinde buna göre düzeltilir.
Ancak bu düzeltmenin yapılabilmesi için örtülü sermaye
kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş
ve ödenmiş olması gerekmektedir.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın birinci maddesi gereği
olarak Türkiye'de "ticari, sınai, zirai faaliyet ve
serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve
hizmetler Katma Değer Vergisi'ne tabidir. Yine aynı
yasanın 24'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca, "vade
farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirlerle
servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü
menfaat, hizmet ve değerler" matraha dâhil edilmektedir.
Diğer taraftan Katma Değer Vergisi Yasası'nın 35'inci
maddesinde hükme bağlandığı üzere, "Malların iade
edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi
veya sair sebeplerle matrahta değişiklik vuku bulduğu
hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellef
bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap
olan mükellef ise indirme hakkı bulunan vergiyi
değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin
vuku bulduğu dönem içinde" düzeltmek zorundadır. Ancak
iade olunan malların fiilen işletmeye girmiş olması ve
bu girişin defter kayıtları ile beyannamede gösterilmesi
zorunludur.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın yukarıya aktarılan
hükümleri çerçevesinde, hangi işlemlerin söz konusu
vergiye tabi tutulacağı hususu kesin hatları ile
belirlenmiş bulunmaktadır.
Kurumlar Vergisi Yasası örtülü sermayenin varlığından
bahsedilebilinmesi için bazı kriterlerin varlığını
aramıştır. Bu kriterler;
* Borcun doğrudan veya dolaylı olarak otak veya ortakla
ilişkili kişiden sağlanmış olması,
* İşletmede kullanılması,
* Bu şekilde kullanılan borcun hesap dönemi içinde
herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını
aşması,
zorunluluğudur.
Buradan anlaşılacağı üzere bazı işlemlerin örtülü
sermaye sayılıp sayılmayacağı zamana bağlı bir durumdur.
Bir başka anlatımla bir işlemin örtülü sermaye sayılıp
sayılmayacağı işlemin yapıldığı tarihte kesin olarak
tespit edilebildiği gibi tespiti mümkün de olmayabilir.
Tespiti mümkün olmayan durumlarda yapılan işlemin genel
vergileme ilkeleri doğrultusunda yapılması ve üzerinden
hesaplanan faizler için Katma Değer Vergisi hesaplanması
gerekmektedir.
Kazanç hesaplamasına yönelik genel ilke Gelir Vergisi
Yasası'nın 41'inci maddesinin üçüncü bendinde yer
almakta olup, müteşebbisin sermaye üzerinden yürüttüğü
faizleri gider olarak dikkate alamayacağına
dayanmaktadır. BU durumun Kurumlar Vergisi Yasası'ndaki
izdüşümü ise örtülü sermaye kavramı ile eşanlamlıdır ve
işletmeye konulan sermaye üzerinden yürütülen faizlerin
gider yazılamayacağı temel prensibine sıkı sıkıya
bağlıdır.
Gerçekte de bir girişimcinin koymuş olduğu sermayeden
elde edebileceği yegâne kazanç kârdır. Kâr ise konulan
sermaye ile yapılan faaliyet sonucu oluşan artı
değerdir.
Ancak Kurumlar Vergisi Yasası'nın 12'nci maddesine göre,
borçlanma niteliğindeki işlemlerin örtülü sermaye
sayıldığında vergilendirme işlemleri örtülü sermayeye
ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde taraf olan
mükellefler nezdinde düzeltilir. Bu düzeltmenin
yapılması, örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh
edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması
zorunludur. Bu işlemlerin örtülü sermaye sayılması ise
işlemlerle ilgili vergilendirmenin farklı kurallarla
yapılacağı anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla daha önceden borç alacak ilişkisi nedeniyle
ödenen faizler bu durum hasıl olduktan sonra sermaye
üzerinden ödenen faizler anlamına gelecektir ki bu da
kâr payı niteliğine dönüşmüş bir ödemedir.
Kurumlar Vergisi Yasası'nın 12/7 maddesi ve KDV
Yasası'nın birinci maddesi birlikte
değerlendirildiğinde, örtülü sermaye üzerinde kur farkı
hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan
tutarlar, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde
örtülü sermaye koşullarının gerçekleştiği hesap
döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kâr payı veya
dar mükellef için ana merkeze aktarılan tutar
sayılmaktadır. Dolayısıyla KDV'ye tabi olmayacaktır. Bir
başka anlatımla KDV'nin konusuna girmemektedir.
Veysi Seviğ
09.10.2009 |