Vergi incelemeleri ve aramaları
Tarafıma gelen sorulara uzun zamandır cevap
veremedim. Gelen soruların çeşitliliğine bakıldığında
zaten hepsine de cevap vermem maalesef mümkün değil.
Bununla birlikte, mümkün olduğunca, ortak nitelikteki
soruları bir araya getirmeye çalışarak cevap vermek
istiyorum. Biraz şaşırtıcı olmakla birlikte ortak
noktalardan bir tanesi daha önce de çeşitli vesilelerle
belirttiğimiz arama ve inceleme konularında. Anlaşılan
bu konu yapılan çalışma ve açıklamalara rağmen
uygulamada problem yaratmaya devam ediyor.
Mükellefler konuyu doğal olarak iki açıdan merak ediyor.
Bir tanesi hukuken nelerin doğru olduğu, ikincisi ise
yapılan bazı uygulamalara karşı ne gibi hukuk yolları
olduğu ve kendi haklarının hukuken korunup korunmadığı.
Uygulamada karşılaşılan sorunlar, mükelleflerce
anlaşılabildiği ve anlatılabildiği ölçüde, genellikle
inceleme sırasında görevlilerin davranışları üzerine
odaklanıyor. Bu davranışlara karşı sorulan sorular ve
verilen cevaplar da konunun yeniden açıklanmaya muhtaç
olduğunu gösteriyor.
Her şeyden önce vergi inceleme ve aramaları hem idare
hem de mükellefler bakımından bazı ödevler
getirmektedir. Amaç vergi yükümlülüğünün doğru bir
biçimde yerine getirilmesini sağlamak ve bu amaçla bilgi
birikimi sağlamak olduğuna göre bu konuda doğruları
gösterecek temel düzenlemeler de esas alınmalıdır. Bu
düzenlemeler başta uluslararası sözleşmeler olmak üzere,
anayasa, uluslararası anlaşmalar ve kanunlarla bağlayıcı
yargı kararlarıdır. Bunların yanında çeşitli talî
kurallar da bulunmaktadır.
Bu düzenlemeler kapsamında inceme sırasında mükellefler
idare tarafından kendilerinden talep edilen bilgi ve
belgeleri inceleme elemanına sağlamak zorundadır. Bu
konuda Vergi Usul Kanunu'nun inceleme konusundaki 134 vd.
maddeleri ile arama konusundaki 142 vd. maddeleri
hükümleri çerçevesinde hareket edilmesi gerekmektedir.
İnceleme kural olarak 139. madde çerçevesinde işyerinde
yapılacağından gerekli uygun mekânı da kendilerine
tahsis etmelidirler. Kanunda incelemelerin ne zaman
işyerinde değil, idarenin binasında yapılacağı
belirlenmiş bulunmaktadır. Bu durumlar dışında
mükellefin inceleme için idareye gitme zarureti
bulunmamaktadır. Bununla birlikte uygulamada idarenden
çekindikleri için bu taleplerini söyleyemediklerini
belirtenler için yapacak bir şey yok. Kanundan doğan bir
hakkınızı kullanmak tamamen size bağlı. Ama genel olarak
Maliye ile mükellefler arasında korkuya dayalı bu ilişki
mevcut. Bu konuda mükellef odaklı olma iddiasında olan
idarenin de durumu yeniden değerlendirmesi
gerekmektedir.
İnceleme konusunda inceleme elemanları mükellefe neden
söz konusu işlemin yapıldığını açıklamak zorundadır.
Mükellefe ayrıca uluslararası sözleşme ve yargı
kararları çerçevesinde inceleme ve aramalar sırasında
haklarının da açıklanması zarureti bulunmasına rağmen şu
anda bu konu ülkemiz için maalesef lüks olarak
görülmektedir. İnceleme elemanları idarenin kendi iç
yazışmalarında da açıkladığı üzere mükellefe karşı olan
davranışlarında özenli olmak zorundadır. Mükellefe sanki
vergi kaçırmış gibi davranmamalıdır. Bu durum ancak bir
yargı kararı ile belirlenecek olup, yapılan iş sadece
bir tespitten ibarettir. Ayrıca mevcut şartların da
dikkate alınması ve işyerinde mükellefi rencide edecek
söz ve davranışlardan kaçınılması gerekmektedir. Bu
konuda sanırım, her iki taraf bakımından da, toplumda
gerekli asgari nezaket kurallarına uymak sorunları
önleyecektir. Hukuki bir değeri olmasa da mükellef
hakları bildirgesinde de bazı ifadeler bulunmasına
rağmen uygulamaya yansımadığı doğrudur. Bu konuda
gerekli önlemleri idare alacaktır.
Aramalar bakımından daha farklı sorunlar ortaya
çıkabilmektedir. Öncelikle şahsi eşyalara el konması
mükellefler bakımından her zaman problem yaratmaktadır.
Arama yapanların davranışlarındaki farklılıklar idare
bakımından da sonradan onarılamayacak sonuçlara yol
açmaktadır. Aramalar esnasında alınması gerektiğine
karar verilen şeylerin alınma yöntemleri bazen
açıklanamayacak kadar hatalıdır. Bu durum karşısında
idarenin bu konuda gerekli eğitimleri ne şekilde ve
kimler tarafından verdiğinin de sorgulanması
gerekmektedir. Arama sırasında uyulacak kuralların
belirlenmesinde uluslararası düzenlemelerde belirtilen
ilkelerin bu işlemleri yapanlara öğretilip
öğretilmediğinin ve öğretilenlerin doğru olup
olmadığının da kontrol edilmesi gerekmektedir. El
konulan eşyaların saklanması konusunda ise bırakın
uluslararası kuralları kendi düzenlemelerimizin bile
yerine getirilmediği görülmektedir. Anlatılanlar her
defasında benzer noktalara işaret etmektedir.
Arama ve incelemeler sırasında gerek davranış kuralları
ve izahatlar, gerekse yapılan işlemler bakımından
istenmeyen ve hoş olmayan bir davranıla
karşılaşıldığında veya kanun hükümlerine aykırı bir
uygulama görüldüğünde ne yapılmalıdır? Bu konuda birkaç
davranış şekli tercih edilebilir. Mektuplardan anladığım
kadarıyla hiçbir şey yapmamak en fazla tercih edileni.
Bu durumda zaten bir şey söylemenin de yararı yok. Siz
kanundan doğan ödevlerinizi yerine getirdiyseniz yine
kanundan doğan haklarınızı da gönül rahatlığıyla
kullanabilirsiniz. Aksi halde saklayacak bir şeyiniz var
ve bu nedenle haklarınızı kullanmıyorsunuz intibaı
yatarmış olursunuz. İdareye şikâyette bulunmak bir başka
yol. Eğer ilgili görevlinin davranışlarının doğru
olmadığını düşünüyorsanız bunu bildirebilirsiniz.
Mükellef hakları ile ilgili birimler yanında şikâyet
telefonları da var. Sonuç alıp almayacağınızı bilemem.
Bu tamamen karşı tarafın iradesine bağlı. Ama denemek
gerek. Bunun yanında yargı yolu da her zaman açık. Arama
ve incelemeler sırasında bazı haklarınız ihlal edilmiş
ise, inceleme elemanın ile sorunlar yaşıyorsanız ve
diğer yollardan bir sonuç alamadıysanız veya kullanmak
istemiyorsanız yargı her zaman bir seçenek. Tek sorun
uzun zaman alması. Ayrıca şartları varsa Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi gibi uluslararası koruma yolları da
kullanılabilmektedir.
Son olarak inceleme görevinde bulunan kişilerin
yetiştirilmesi meselesi yoruma açık. Her meslekte olduğu
gibi iyiler ve kötüler olması mümkün. Görevini kötüye
kullananlar veya üslubu doğru olmayanlar hep olacaktır.
Bunun yanında dürüst, mesleğini seven, mükellef
haklarına saygı duyan, alanında iyi insanlar daha fazla,
en azından benim bildiklerim. Bu bir zaman, gelişme,
eğitim meselesi. Mükellef ve idare vergi ilişkisini
hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı çerçevesinde
yürüttüğü, karşılıklı ödev ve haklarını yerine getirdiği
ölçüde vergi ilişkisi de gelişecektir. Burada
mükelleflere düşen ödevlerini yerine getirip haklarını
talep etmesi, idareye düşen ise hem mükelleflerin bu
haklarının korunması hem de sağlıklı bir vergi sistemi
kurabilmesi bakımından teori ve uygulamayı birbirine
uydurabilmesi, kendi yapılanmasını yeniden gözden
geçirmesi ve çalışanlarına verdiği eğitimleri yeniden
düşünmesi gerekmektedir. Belirtilen problemler bütünüyle
dikkate alındığında uygulamada vergi idaresine karşı
ciddi bir güvensizlik olduğu görülmektedir. Bu durum da
ancak haklara saygı ve bunun eğitimi ile
düzeltilebilecektir.
Hakan ÜZELTÜRK
Dünya/09.06.2009 |