Türk
vergi sisteminde servet bildirimi incelemeleri
70'li yıllarda vergi
denetimlerinde servet bildirimi incelemeleri,
gelirlerini doğru beyan etmeyenlerin korkulu rüyası
haline dönüşmüştü.
Yıllık Gelir Vergisi beyannamesi vermekle yükümlü olan
özellikle ticari ve mesleki kazanç sahipleri, söz konusu
beyannamelerine ek olarak ayrıca servet bildirimi
vermekle yükümlü tutulduklarından, bu beyanname üzerinde
yıllık servet artışlarını ve ayrıca giderlerini beyan
ederler, eğer beyan ettikleri gelirle yıllık servet
artışları ve harcamaları arasında fark olursa ve bu fark
servet artışı haline dönüşürse bu takdirde beyan sahibi
beyanını aşan servet artışının hangi kaynaklardan
karşılandığını izah etmekle yükümlü tutulurdu. O
dönemlerde genellike servetlerindeki artışı yakın
akrabalarından borçlanarak karşıladıklarını ifade eden
mükellefler nezdinde yapılan incelemelerde ya söz konusu
kişiye borç verenlerin borç verebilecek bir mali güce
sahip olmadıkları belirlenir veya söz konusu
bildirimlerin yapılan incelemeler sonucunda doğru
olmadığı belirlenir, bulunan yeni sonuçlara göre işlem
yapılırdı.
Servet bildirimi incelemesinde, her şeyden önce
mükelleflerce yapılan bildirimlerin doğruluğu aranırdı.
Örneğin beyanname sahibinin tüm varlıklarını doğru
değerle beyannameye yansıtıp yansıtmadığı
araştırıldıktan sonra yıllık harcamaları incelenir, daha
sonra dönem başındaki toplam serveti ile dönem sonu
serveti arasındaki fark bulunur, bulunan bu fark kadar
gelir beyan etmeyen mükelleflerin yine servet bildirimi
üzerinde aradaki farkın finansmanı ile ilgili beyanına
bakılırdı.
Örneğin yıllık beyana tabi kazancı 100.000 TL olan bir
kişinin aynı yılın başındaki toplam serveti 500.000 TL,
yıl sonundaki serveti ise 800.000 TL'ye yükselmiş
bulunuyorsa, öncelikle yıllık 100.000 TL kazancından
vergi sonrası kalan kısmı bulunur, vergi sonrası kalan
gelirden, mükellef beyanına göre yıl içinde yapılan
harcamalar düşülür, bundan sonra kalan kısımla yıl
içindeki (800.000-500.000=) 300.000 TL'lik servet
artışının karşılanıp karşılanamayacağı hususu
araştırılırdı.
Çoğu kez mükellefler bu gibi hallerde geliriyle
karşılanamayan servet artışının borçlanma yoluyla
finansmanın gerçekleştirildiği yönünde beyanda
bulunduklarından inceleme elemanları söz konusu kişilere
borç verenlerin önce mali durumlarını inceler, bilahare
bu kişilerle temas kurarak söz konusu borç verme
işleminin nasıl gerçekleştiği konusunda inceleme
yaparlardı.
Burada inceleme sırasında inceleme elemanları öncelikle
sözü edilen mükellefin harcamalarını doğru beyan edip
etmediklerini inceler, eğer bu konuda emin olurlarsa, bu
takdirde servet bildiriminin doğruluğuna yönelik o
yılların olanakları çerçevesinde belli bir araştırma
yaparlar, bilahare dönem içindeki servet artışını
bularak, bu artışın nasıl ve hangi kaynaklardan
karşılandığı konusunda bir anlamda ikinci aşama
incelemesine yönelirlerdi.
Bu konuda inceleme elemanları çeşitli olanaklardan
yararlanarak bir yandan mükellefin servet artışının
doğru hesaplanmasına özen gösterir, diğer yandan da
mükellefin kendi gider beyanının gerçekçiliği konusunda
mümkün olduğunca titiz bir araştırma yaparlardı.
Bu aşamada bazı mükelleflerin edindikleri gayrimenkuller
ile ilgili ödemeleri harcamalar olarak beyan
etmedikleri, yine bazı hallerde gayrimenkulün gerçek
değerini servet artışı olarak göstermedikleri belirlenir
ve tarhiyatlar bu alanda yapılan inceleme ve edinilen
bilgilere göre yapılırdı.
Çoğu kez mükelleflerin gider bildirimlerinde hata
bulunur ve gerçek servetlerini de gizledikleri tespit
edilirdi.
Servet artışlarının finansmanı için genellikle
gösterilen borçlanmalar da çoğu kez gerçek dışı
çıktığından mükellefler hakkında servet bildirimiyle
ilgili incelemelerde fark bulmak kolaylaşırdı.
Harcamaları gizlemek yanıltıcı beyanda bulunmak, servet
artışının borçlanma ile yapılması halinde ortaya çıkan
yanlış daha açıkçası doğru olmayan beyanların yasa
maddelerinde yer alan cezai müeyyide ile birlikte
değerlendirilmesi mükellefler nezdinde ilgili yıllarda
büyük bir tedirginlik ve endişe yaratırdı.
İncelemelerde öncelikle inşaat şirketlerinden başlanarak
kimlere villa ve daire veya araç satıcılarından kimlere
araç satışı yapıldığı tespit edilir, bilahare
kendilerine satış yapılanların bu varlıkları için
yaptıkları harcamaları servet bildirimlerine yansıtıp
yansıtmadıkları araştırılır, bilahare şüphe duyulan
kişiler hakkında servet bildirimi incelemesi yapılırdı.
Banka hesaplarındaki hareketlilik, yurtdışı seyahatler,
ailevi yaşam standardı, basına yansıyan bazı olaylar
dikkate alınarak yapılan servet bildirimi incelemeleri
genelde başarılı olduğundan, ilgili yıllarda yıllık
beyanname vermekle mükellef olup, servet bildiriminde
bulunmak zorunda olanlar bu bağlamdaki bildirimlerini
ilgili dönemin usta meslek elemanlarına danışmadan
yapamazlardı.
Servet bildirimi incelemeleri yoluyla tespit edilen
matrah farkları ilgili dönemin yargı organları
tarafından da kolayca değerlendirilebilen ve dolayısıyla
çözümü kolay olan uyuşmazlık konusu olarak kabul
edilirdi.
Diğer yandan ilgili dönem servet incelemeleri bir
anlamda kayıtdışılığı kavramaya yönelik bir denetim
sisteminin gelişmesine ve yerleşmesine neden olması
dolayısıyla giderek önem kazanmıştı.
Ancak servet ve gider bildiriminin kaldırılması ile
birlikte ortaya çıkan boşluk doldurulamadığından,
günümüzde kişilerin gerçek gelirlerini kavramak da
zorlanmış bulunmaktadır.
Veysi Seviğ
referans/09.05.2009 |