|
|
|
İş
hayatında çalışma süreleri
Çalışma süreleri, çalışanların
verimliliğini, işe karşı
motivasyonlarını ve iş kazası
risklerini olumlu veya olumsuz yönde
etkilemektedir.
İnsanın doğası ve yapılan işin
özellikleri dikkate alınarak yasalar
ile belirlenen çalışma sürelerine
uyum, çalışanların verimliliğini ve
motivasyonunu artırırken, iş kazası
riskini de minimize etmektedir. Aksi
uygulamalar ise tersine, iş kazaları
ve trafik kazaları gibi olumsuz
sonuçlar doğurmaktadır.
İş Kanunu’nda genel olarak haftalık
çalışma süresi 45 saat olarak
belirlenmiştir. Aksi
kararlaştırılmamışsa bu süre,
işyerinde haftanın çalışma günlerine
eşit ölçüde bölünerek uygulanır.
İşçi ve işverenin anlaşması ile
haftalık normal çalışma süresi,
işyerinde haftanın çalışılan
günlerine, günde 11 saati aşmamak
koşuluyla farklı şekilde
dağıtılabilir.
Günlük çalışma süresi en fazla 11
saat olmasına rağmen bu süre,
yapılan işin ağırlık ve tehlike
derecesine göre bazı işler ve
kişiler yönünden daha az
olabilmektedir. Örneğin, sağlık
kuralları bakımından günde ancak 7,5
saat veya daha az çalışılması
gereken işler, yönetmelikle
belirlenmiştir.
Hamile, yeni doğum yapmış ve emziren
kadın işçilerin günde 7,5 saatten
fazla çalıştırılmaları
yasaklanmıştır. Yine temel eğitimini
tamamlamış ve okula gitmeyen
çocukların çalışma saatleri günde 7
saatten fazla olamaz...
Çalışma süreleri konusu, sadece
günlük veya haftalık çalışma
süreleri ile sınırlı değil. Telafi
çalışması, kısa çalışma, gece
süresinde çalışma, fazla çalışma ve
fazla sürelerle çalışma gibi çalışma
biçimleri ile çalıştırma
yasaklarını, yasaklara uymamanın
yaptırımlarını da kapsayan geniş bir
konu.
İşte bu konuların sistematik bir
şekilde ele alındığı bir kitap
geçtiğimiz günlerde yayınlandı. E.
Baş İş Müfettişi Tahsin Sınav ile İş
Müfettişleri Arif Temir ve Murat
Kala tarafından yazılan kitapta,
konular soru cevap şeklinde işlenmiş
ve yargı kararlarıyla
zenginleştirilmiş.
Yaklaşım Yayınları tarafından
yayınlanan “İş Hukukunda Çalışma
Süreleri” adlı eser, işverenler ve
işletmelerin insan kaynakları bölümü
için kılavuz niteliğinde. İlgilenen
okurlarımız www.yaklasim.com
adresinden ayrıntıları
öğrenebilirler.
Mükellef Hakları Platformu kuruldu
Türkiye’de de mükellef haklarının
korunması ve yaygınlaştırılması
amacıyla 21 kurum ve kuruluş bir
araya gelerek Mükellef Hakları
Platformu’nu kurdular. Türkiye’de
ilk defa Bursa’da kurulan platformun
vizyonu, “Hukuka Uygun, Adil ve
Saygılı Vergileme” olarak ifade
ediliyor. Platformun misyonu ise
mükellef haklarının korunması ve
geliştirilmesi için araştırma,
izleme, yayınlama, eylem planı
oluşturma ve eğitim yöntemlerini
kullanarak çalışmak.
Platformun amacı, mükellef hakları
alanında ulusal ve uluslararası
hukuk ekseninde her türlü bilimsel,
teorik ve uygulamaya yönelik
araştırma, raporlama, eğitim ve
yayınlar yapmak ve bu surette
mükellef haklarının yerleşmesi ve
gelişmesini sağlamak, bu alanda
toplum bilincinin gelişmesi için
gerekli faaliyetleri yürütmek.
İş dünyası, sivil toplum kuruluşları
ve meslek odalarından yoğun destek
sağlanan platform başkanlığına,
Uludağ Üniversitesi İİBF Maliye
Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Adnan
Gerçek seçilmiş.
Türkiye’de “bir ilk” olan platform,
idare-mükellef ilişkilerin açısından
önemli bir dönemeç niteliğinde.
Emeği geçenleri ve katkıda
bulunanları kutluyoruz.
Para
cezalarına dikkat
İdari para cezaları, “kabahat”
olarak nitelendirilen fiiller
karşılığında kesiliyor. Para
cezalarında temel amaç, kişileri
kurallara uymaya zorlamak. Bununla
beraber tahsil edilen cezalar
bütçede gelirler arasında yer
alıyor.
2009 yılının ilk dokuz ayında
kesilen para cezalarının toplamı 2,7
milyar TL’yi buldu. Bu tutar, bir
önceki yıla göre yüzde 22,5 oranında
bir artışı ifade ediyor. Para
cezalarının büyük bir bölümü, her
yıl yeniden değerleme oranına göre
artırılıyor. Yani, para cezalarında
yüzde 12 oranındaki artışı olağan
karşılamak gerekiyor.
Cezalarda gerçekleşen artışa bu
açıdan baktığımızda, artışın yeniden
değerleme oranının üzerinde olduğunu
görüyoruz. Yılın ilk dokuz ayında
para cezalarından elde edilen gelir
toplamı, geçen yılın aynı dönemine
göre 0,5 milyar TL fazla. Yılsonuna
kadar bu hızla gidilirse geçen yıla
göre fazladan 1-1,2 milyar TL, 2009
bütçe hedefine göre ise 0,5 milyar
TL fazla gelir elde edilmiş olacak.
Para cezalarındaki artış için iki
farklı açıklama yapılması mümkün.
Bunlardan ilki, toplumumuzun
yasakları fazla umursamaması
nedeniyle daha çok yasağın ihlal
edilmesi. İkincisi ise devletin daha
fazla gelir elde etmek için cezalara
yüklenmeye başlaması.
Hangisini kabul ederseniz edin,
özellikle son üç ay içinde kesilen
cezalarda ciddi bir artış var. Yıl
sonuna doğru bu eğilimin daha da
artacağı anlaşılıyor.
Ödenmeyen emekli ikramiyesi
İdari para cezaları, “kabahat”
olarak nitelendirilen fiiller
karşılığında kesiliyor. Para
cezalarında temel amaç, kişileri
kurallara uymaya zorlamak. Bununla
beraber tahsil edilen cezalar
bütçede gelirler arasında yer
alıyor.
2009 yılının ilk dokuz ayında
kesilen para cezalarının toplamı 2,7
milyar TL’yi buldu. Bu tutar, bir
önceki yıla göre yüzde 22,5 oranında
bir artışı ifade ediyor. Para
cezalarının büyük bir bölümü, her
yıl yeniden değerleme oranına göre
artırılıyor. Yani, para cezalarında
yüzde 12 oranındaki artışı olağan
karşılamak gerekiyor.
Cezalarda gerçekleşen artışa bu
açıdan baktığımızda, artışın yeniden
değerleme oranının üzerinde olduğunu
görüyoruz. Yılın ilk dokuz ayında
para cezalarından elde edilen gelir
toplamı, geçen yılın aynı dönemine
göre 0,5 milyar TL fazla. Yılsonuna
kadar bu hızla gidilirse geçen yıla
göre fazladan 1-1,2 milyar TL, 2009
bütçe hedefine göre ise 0,5 milyar
TL fazla gelir elde edilmiş olacak.
Para cezalarındaki artış için iki
farklı açıklama yapılması mümkün.
Bunlardan ilki, toplumumuzun
yasakları fazla umursamaması
nedeniyle daha çok yasağın ihlal
edilmesi. İkincisi ise devletin daha
fazla gelir elde etmek için cezalara
yüklenmeye başlaması.
Hangisini kabul ederseniz edin,
özellikle son üç ay içinde kesilen
cezalarda ciddi bir artış var. Yıl
sonuna doğru bu eğilimin daha da
artacağı anlaşılıyor.
Metin Taş-Sezgin Özcan
Akşam/08.11.2009 |
|
|
|