Yatırım indiriminde hak kullanımı
Bilindiği gibi, Nisan 2006'da
5479 sayılı kanunla Gelir Vergisi Kanunu'nun yatırım
indirimi istisnasını düzenleyen hükümleri 1.1.2006'dan
geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştı. Ancak bu
istisnayı kaldırmanın kazanılmış hakları ihlal edeceği,
hukuki güvenlik ilkesine ve dolayısıyla anayasaya aykırı
olacağı şeklindeki yoğun iddiaların da etkisi ile kanuna
eklenen geçici 69. madde ile kazanılmış haklar kısmen de
olsa korunmaya çalışılmış, ancak bu defa başka haklar
ihlal edilmişti.
5479 sayılı kanunla Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen
geçici 69. maddeyle Gelir ve Kurumlar Vergisi
mükelleflerinin;
31/12/2005 tarihi itibariyle mevcut olup 2005 yılı
kazançlarından indiremedikleri yatırım indirimi
istisnası tutarlarını,
- 24/4/2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara
istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri
kapsamında, Gelir Vergisi Kanunu'nun 4842 sayılı kanunla
yürürlükten kaldırılmadan önceki ek maddeleri
çerçevesinde başlanmış yatırımları için belge kapsamında
1/1/2006 tarihinden sonra yapacakları yatırımlar
üzerinden hesaplanacak istisna tutarlarını,
- Gelir Vergisi Kanunu'nun eski 19'uncu maddesi
kapsamında 1/1/2006 tarihinden önce başlanan
yatırımlarla ilgili olarak, yatırımla iktisadi ve teknik
bakımdan bütünlük arz edip bu tarihten sonra yapılan
yatırımlar üzerinden hesaplanacak istisna tutarlarını,
vergiye tabi kazançlarının tespitinde yine indirim
konusu yapabilecekleri kabul edilmişti.
Ancak bu düzenleme ile 1.1.2006 öncesinde indirilememiş
(devreden) yatırım indirimleri ile yine bu tarihten önce
başlamış yatırımlarla ilgili yatırım harcamaları
üzerinden hesaplanacak istisna tutarının, 1.1.2006
sonrasında da kazançtan indirilebilmesi, 2006 yılında
Kurumlar Vergisi oranında meydana gelen düşmeden
yararlanmama (Gelir Vergisi mükellefleri için ise 5479
sayılı kanunla Gelir Vergisi tarifesinde yapılan ve
vergi yükünü hafifleten değişikliklerden yararlanmama)
koşuluna bağlanmıştır. Bir başka anlatımla Gelir Vergisi
mükellefleri, 31/12/2005 tarihinde yürürlükte bulunan
vergi tarifesini; Kurumlar Vergisi mükellefleri ise eski
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun % 30'luk vergi oranını,
indirimin uygulandığı yıl kazançlarına uygulamak
suretiyle anılan yıllara vergilerini hesaplamışlardır.
Bu düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu zamanında
yazmıştık. Zira getirilen koşulla, geçmişten kaynaklanan
ve yasa ile tanınmış haklardan teşvik belgesi ile veya
belgesiz yatırımcı statüsüne girerek yararlanmaya hak
kazanan ve hukuki güvenlik ilkesi uyarınca yatırım
hesaplarını yapanların, fizibilite etütlerini buna göre
hazırlayan ve yine yatırım indirimi hükümlerine
dayanarak ve güvenerek yatırım harcaması yapanların, bu
statüden yararlanmaları, yüksek vergi ödeme koşuluna
bağlanmakta, bütün mükellefler yeni yasadan ve % 20
oranında vergi öderken, bu olanaklardan vazgeçmesi
istenilmiştir. Burada yüksek vergi oranının, bir tür
yaptırım olarak uygulanması veya kazanılmış haktan
yararlanmanın bedelini oluşturması söz konusudur.
Kısaca, kazanılmış hakları olduğu inancıyla yatırım
indirimi istisnasından yararlanmaya devam edenler,
cezalandırılmışlardır. Bu konu halen Anayasa
Mahkemesi'nin gündemindedir.
Geçici 69. maddedeki bir başka anayasaya aykırılık ise
hükmün uygulanma tarihi itibariyle bu günlerde karşımıza
çıkmaktadır. O da kazanç yetersizliği nedeniyle
yararlanılamayan ve indirim hakkı olarak devreden
yatırım harcama tutarlarının indirim haklarının 2008
yılı kazançları ile sınırlandırılmış olmasıdır. Yani
2008 kazançlarından indirilemeyen tutarlar, izleyen
dönemlerde, şu günlerde verilmesi gereken 2009 yılına
ait ilk geçici vergi beyannamelerinde indirim konusu
yapılamayacaktır. Burada da hakların korunabilmesi yine
dava koşuluna bağlı gözükmektedir. Bu konu da çeşitli
mahkemelerce Anayasa Mahkemesi'ne taşınmıştır.
Anayasa Mahkemesi'nden bir iptal kararı çıkması halinde,
bu iptal kararından, hem indirim hakkından gelecek
dönemler için yararlanma hem de fuzulen ödenmiş olacak
vergilerin iadesi ancak dava açmış olanlar için söz
konusu olacaktır. Bu nedenle 2009 yılı ilk geçici vergi
beyannamelerinin ihtirazi kayıtla verilerek dava
açılması ve anayasaya aykırılık savında bulunulmasında
yarar vardır.
Bu konuyu daha önce de yazmıştım. Ancak beyan dönemi
olması dolayısıyla konuyu tekrar hatırlatayım istedim.
Bumin Doğrusöz
referans/07.05.2009 |