Arkadaşa borç vermek
tefecilik mi
SORU: İstanbul'da bulunduğum mahallede ticari faaliyette
bulunan üç arkadaşıma bankalara olan borçları nedeniyle
ellerinde bulunan senetleri teminat olarak alarak
kendilerine borç para verdim. Ancak yapılan bir ihbar
nedeniyle şimdi hakkımda tefecilik soruşturması
yapılıyor. Söylendiği kadarıyla hakkımda hapis cezası
istemi ile dava açılacakmış.
YANIT: Türk Ceza Yasası'nın 241. maddesi gereği olarak
"Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren
kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne
kadar adli para cezası ile cezalandırılır."
Yasal düzenleme gereği faiz veya başka bir namla da
olsa, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para
verilmesi tefecilik suçunu oluşturmaktadır. Tefecilik
suçu, günlük yaşamımızda "senet kırdırma" denen usulle
de işlenebilmektedir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir
bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında
bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın
alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü bu
durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasında doğmuş
olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. Böyle
bir durumda bononun kendisi ödeme aracı olmasına karşın,
bir mal gibi alım-satım konusu yapılmaktadır.
İzlenen suç politikası gereğince, kazanç elde etmek
amacıyla başkasına bir menfaat karşılığı ödünç veren
kişi cezalandırılmaktadır. Buna karşılık, ödünç para
alan kişi cezalandırılmamaktadır. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
BSMV'de KONU
Danıştay 7.Dairesi E.1999/2774 K.2000/2774 T.19.4.2000
Davacının 1996 yılında verdiği borç para karşılığında
faiz geliri elde ettiği halde beyanda bulunmadığından
bahisle cezalı BSMV tarhiyatı yapılmışsa da; Davacının
S'ye 850.000.000 lira borç para verdiği, karşılığında
40.000 mark tutarında senet aldığı, borçlunun vadesi
geldiğinde borcunu ödeyememesi üzerine bu borca karşılık
olarak H'nin davacıya 6 adet 500 er milyonluk senet
verdiği, bu senetlerden bir kısmının ödenmemesi üzerine
de bu şahıs ile akrabalık ilişkisi olan E'nin davacıya
bir kısım ödemede bulunduğunun anlaşıldığı olayda,
davacı ile borçlu S arasında oluşmuş bir borç alacak
ilişkisinin bulunması, diğer şahısların olaya kefil
sıfatıyla dahil olduğunun anlaşılmış olması, birden
fazla şahsa borç vermenin söz konusu olmaması ve 6802
sayılı Yasa'nın 28. maddesi kapsamında ikrazatçılık
faaliyeti bulunduğunun kabulü için aranan şartların
oluşmamış olması sebepleriyle, yapılan tarhiyatta yasal
isabet yoktur.
Danıştay 7.Dairesi E.1999/2471 K.2000/3901 T.13.12.2000
Sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık eden
X Menkul Değerler A.Ş.'nin acentesi olarak faaliyet
gösteren davacı şirket adına cezalı BSMV tarhiyatı
yapılmıştır. Olayda davacı, her ne kadar menkul
kıymetlerin geri alma ve satma taahhüdü ile alımı
hususunda faaliyette bulunulmadığı, saklama hizmeti
verilmediği ve aracı kurumların faaliyet konuları
kapsamına giren diğer konularda işlem yapılmadığı için
aracı kurum niteliğinde bulunmadıklarını, öte yandan
sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık
etmekten doğan BSMV'nin de aracı kurum olan X Menkul
Değerler A.Ş.'ce ödenmesi sebebiyle, kendilerine ödenen
komisyonlar üzerinden BSMV alınmasının, vergide
mükerrerliğe yol açacağı iddialarını ileri sürmüşse de;
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'nun 28. maddesinde,
banka ve sigorta şirketlerinin her ne şekilde olursa
olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla
kendi lehlerine, her ne nam ile olursa olsun nakden veya
hesaben aldıkları paraların BSMV'ye tabi olduğu, aynı
maddenin 2. fıkrasının parantez içi hükmünde de,
kendileri veya başkaları hesabına menkul kıymet alım
satımı ve alım satıma tavassutun da verginin kapsamına
gireceği belirtilmiş olup, aracı kurum acentesi olarak
faaliyet gösteren davacı şirketin bu faaliyetinden elde
ettiği komisyon dolayısıyla yapılan tarhiyatta hukuka
aykırılık yoktur.
Danıştay 7.Dairesi E.1998/450 K.1999/1794 T.27.4.1999
Davacı adına, ikrazatçılık faaliyetinde bulunduğundan
bahisle cezalı BSMV tarhiyatı yapılmışsa da;
ikrazatçılık dolayısıyla bir kimse adına vergi
salınabilmesi için, bu kimsenin bir yılda birden fazla
kişiye veya bir kişiye birden fazla yılda borç para
verdiğinin ve bu borca karşılık faiz geliri elde
ettiğinin somut delillere dayanılarak saptanmasının
gerekmesi, uyuşmazlık konusu dönemde davacının faiz
karşılığında borç para verdiğine ilişkin herhangi bir
tespitin yapılmamış olması, borç verilen para
karşılığında düzenlenen bonoların alacaklısının davacı
olmayıp 18 yaşını doldurmuş kızı olması, öte yandan aynı
olay ve aynı dönemden dolayı davacının kızı F adına
vergi yükümlülüğü tesisine ait işlemin iptali istemiyle
açılan dava dosyasının incelenmesinden, davacının
geçimini çocuklarının yardımı ile sağladığı ve borç
paranın kızı F'nin bankadaki hesabından çekilerek
borçluya verildiğinin anlaşılmış olması sebepleriyle,
borç para verilmesiyle ilgili olmayan davacı adına
yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.
ÖZELGELERDE
GAYRİMENKUL SERMAYE İRADI
1. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 29.8.2008 tarih ve
7279 sayılı özelgesi;
"Mülkiyeti şirket ortağına ait işyeri için ilgili şirket
tarafından herhangi bir kira ödemesinde bulunulmaması
dahi, şirket ortağının Gelir Vergisi Kanununun 73 ve
86/1. Maddeleri gereğince, emsal kira bedelini nazara
alması ve söz konusu emsal kira bedeli tutarının 960
YTL'yi (2008 yılı için geçerli tutardır.) aşması
halinde, emsale göre belirlenen gayrimenkul sermaye
iradını beyanname ile beyan etmesi gerekir. Ayrıca,
şirket ortağının söz konusu işyeri için şirketten
herhangi bir kira bedeli almamış olması nedeniyle yani
şirketin gider kaydı olmadığından, 268 seri no'lu Genel
Tebliğ kapsamında bir tevsik zorunluluğu yoktur. Ayrıca
emsal kira bedeli üzerinden tevkifat yapılması da söz
konusu değildir."
2. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 18.11.2008 tarih
ve 9587 sayılı özelgesi;
"İşyeri ve konut kiralama işlemlerinde tahsilât ve ödeme
usullerine ilişkin düzenlemeler içeren 268 seri no'lu
Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar
gereğince, işyeri kiralamalarında hem işyerini kiraya
veren gayrimenkul sahiplerinin hem de kiracıların,
kiralamaya ilişkin tahsilat ve ödemelerini banka veya
Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü tarafından
düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunludur.
Tebliğin tevsik zorunluluğu kapsamında olmayan tahsilat
ve ödemelere ilişkin açıklamalarının yer aldığı 3.
bölümünde gayrimenkul sahibinin hukuki statüsüne göre
(kamu kurum ve kuruluşları, Belediyeler vs.) herhangi
bir ayrıma gidilmediğinden, belediyeler tarafından
kiraya verilen işyerlerine ilişkin olarak yapılan
tahsilat ve ödemelerin de 01.11.2008 tarihinden itibaren
banka veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü
tarafından düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi
gerekmektedir."
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 18.6.2008 tarih
ve 13560 sayılı özelgesi;
"GVK'nın 72. Maddesi düzenlemesi gereğince, gelecek
yıllara ait olup peşin tahsil edilen kiralar, ilgili
bulundukları yılların hâsılatı sayılır. Yine GVK'nın
Vergi Tevkifatının Mahsubu' başlıklı 121. Maddesinde
ise, yıllık beyannamede gösterilen gelire dâhil kazanç
ve iratlardan bu kanuna göre kesilmiş bulunan vergilerin
beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup
edileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler uyarınca,
ticari kazancı dolayısıyla beyanname vermek ve bu
beyannamede gayrimenkul sermaye iradını beyan etmek
mecburiyetinde olan kişinin 2005 yılı Kasım ayında
tahsil ettiği 2005 yılı Kasım-Aralık ile 2006 yılı
Ocak-Şubat kira bedellerinin ilgili yılların geliri
olarak vergilendirilmesi gerektiğinden, bu yıllara ait
kira bedeline isabet eden vergi tevkifatının yine ilgili
yıllarda beyan edilen matrah üzerinden hesaplanacak
vergiden mahsubu gerekir. Kiracı açısından ise,
tevkifatın yapılması için kira bedelinin nakden veya
hesaben ödenmesi yeterlidir. Ödeme 2005 yılının Kasım
ayında (2005/Kasım-Aralık ve 2006/ Ocak-Şubat)
yapıldığından tamamı üzerinden 2005 yılında tevkifat
yapılması ve beyanı gerekmektedir. Ayrıca 2005 ve 2006
yıllarında elde edilen kira ödemeleri üzerinden tevkif
edilerek ödenen vergilere ilişkin alacağın 10.000 YTL'ye
kadar olan kısmının nakden iadesinde 252 seri no'lu GVK
Genel Tebliği açıklamaları gereğince söz konusu yıllara
ilişkin kira kontratlarının onaylı suretlerinin de
ibrazı gerekir."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.11.2008
tarih ve 23980 sayılı özelgesi;
"Gayrimenkul sermaye iradında safi iradın tespiti için
indirilebilecek giderlerin belirtildiği Gelir Vergisi
Kanununun 73/10. maddesi uyarınca, sahibi bulundukları
konutları kiraya verenlerin kira ile oturdukları konuta
ait kira bedelini safi iradın tespitinde gider olarak
indirilebilecekleri düzenlenmiştir. Bu hüküm gereğince,
bu gider kaydı imkânından yararlanabilmek için başka bir
konutta kira bedeli karşılığında ikamet ediliyor
olunması gerekmektedir. Bu sebeple, mükellefin halen
kalmakta olduğu (…) A.Ş. bakımevinin konut olmaması,
buraya yapılan ödemenin de kira mahiyetini taşımaması ve
ödemelere ilişkin faturaların da bakım hizmet bedeli
için düzenlenmiş olması ve sağlık harcaması niteliğinde
de olmaması sebebiyle, kiraya vermiş olduğu
gayrimenkulden elde edilen iradın beyanında bakımevi
için yapılan ödemelerin gider olarak indirim konusu
yapılması mümkün değildir."
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
07.01.2009 |