Takdir komisyonuna
sevk etmek, vergi borcunda zamanaşımını durdurmayacak
Bir okurum, 1993 yılıyla ilgili verginin cezalarıyla
birlikte 2009'da kendisinden talep edildiğini, bunun
kanunen mümkün olup olmadığını soruyor. Çok sık olmasa
da bu tür durumlarla karşılaşılabiliyor. Özellikle vergi
dairesiyle fazla işi olmayan küçük çaplı mükellefler işi
bıraktıktan sonra vergi dairesine terk işlemi yaptırmayı
ihmal ediyor.
Vergi dairesi bu mükellefin beyanname vermediğini, ancak
tarh zamanaşımına uğranılacağı beşinci yılın sonunda
fark ediyor (örneğimizde 1998 yılı sonunda).
Zamanaşımını kesmek için mükellef takdir komisyonuna
sevk ediliyor. Takdir komisyonları karar almada çok
hızlı sayılmadıkları için en az üç-dört yıl karar
çıkmıyor. Derken bu komisyonca karar verilip mükellefin
elde etmiş olabileceği kazanç vergi dairesine
bildirilince vergi dairesi bu kazanç üzerinden vergi
hesaplayıp tarh ettikten sonra mükellefe tebligat
çıkarıyor. Bu sürede mükellef adresini değiştirmişse
kendisine ulaşılamıyor. Vergi dairesi ulaşamadığı
mükelleflere alacağını ilanen tebliğ yoluyla
kesinleştiriyor. Tabii bu işlemler idare arasında
yazışmalarla gerçekleştirildiği için süreçten mükellefin
hiç haberi olmuyor. Sonra bir şekilde kendisine ulaşılan
mükelleften vergi ve cezaları ödemesi isteniyor.
Mükellef de tabiri caizse habbenin kubbeye dönüştüğünü
görüp şoke oluyor.
Kanunlara göre bazı haller vergi alacağını ortadan
kaldırır. Bunlar ödeme, zamanaşımı, terkin, tahakkuktan
vazgeçme ve vergi hatalarının düzeltilmesi olarak
sıralanabilir. Kanunda zamanaşımı, süre geçmesi
suretiyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanmış.
Zamanaşımına vergi kanunlarında kamu yararı gerekçesiyle
yer veriliyor. Çünkü devletin vergiden doğan alacağını
uzun bir süre sonra istemesi hem vergi idaresi hem de
mükellef yönünden sorunlar doğuruyor. İdare ispat
yönünden güçlüklerle karşılaşıyor. Ayrıca takip ve
tahsil yönünden de zorluklar yaşıyor. Mükellefler de
borçlu olarak uzun süre belirsizlik içinde kalacakları
ve defter-belgeleri saklamak zorunda olacakları için
ciddi sıkıntılar yaşıyor. Zamanaşımı bu olumsuzlukları
büyük ölçüde önlemiş olur. Hukukta tarh zamanaşımı ve
tahsil zamanaşımı olmak üzere iki çeşit zamanaşımı
bulunuyor. Bunlardan tarh zamanaşımı Vergi Usul
Kanunu'nda; tahsil zamanaşımı ise, Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da düzenlenmiş.
Zamanaşımının en önemli yanlarından biri, mükellefin bu
hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın
hüküm ifade etmesidir. Tahsil daireleri amme alacağının
tahsilinde zamanaşımını re'sen dikkate almak zorunda.
Kanunlarda vergi alacağının zamanaşımına uğramasına mani
olmak için süreyi kesmek veya durdurmak suretiyle uzatma
imkanı veren birçok durum bulunuyor. Vergi dairelerinde
borçlu kişi adına düşük tutarlı ödemeler yapılarak
zamanaşımı süresinin yeniden başlamasının sağlandığı
bile görülüyor. Bu yüzden vergi daireleri kolay kolay
bir vergi alacağını zamanaşımına uğratmaz. Zaten böyle
bir şey olması halinde zamanaşımına uğratan memur
hakkında soruşturma açılır. Memurlar soruşturmaya
muhatap olmamak için kendilerine bir şekilde çıkış yolu
buluyor ama olan bu işlemler dizisinden habersiz
mükelleflere oluyor. Başta anlattığım olaydaki gibi
mükelleflerden çoğu zaman elde edilmeyen bir gelir için
yüksek faiz ve cezalarla şişirilmiş vergiler isteniyor.
Bazı mükellefler bu durumu sineye çekip borcunu öderken
bazıları da konuyu mahkemeye intikal ettiriyor.
Mahkemeye intikal eden olaylardan birisinde ilgili
maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne müracaat
edilmişti. Anayasa Mahkemesi'nin 15 Ekim 2009 tarihli
toplantısında takdir komisyonuna müracaatın zamanaşımını
durduracağı yönündeki hüküm anayasaya aykırı olduğu
gerekçesi ile iptal edildi. İptal hükmü kararın Resmî
Gazete'de yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek.
Mahkemenin bu kararı gerçekten çok yerinde. Mükellefin
ağır işleyen bürokrasi yüzünden yüklü ceza ve faiz
ödemesinin önüne bu sayede geçilmiş olacak. Bu da birçok
mağduriyetin yaşanmasına meydan vermemek demek.
--------------------------------------------------------------------------------
Vergi 5 yılda zamanaşımına uğrar
Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın
başından başlayarak 5 yıl içerisinde tarh ve mükellefe
tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Mesela
2004'ün zamanaşımı süresi 31 Aralık 2009 tarihinde
dolacak. Yalnız mükellefin unutmaması gerekir ki; Maliye
farkına vardığı alacağı kesinlikle zamanaşımına
uğratmaz. Kanunlarda belirlenen mekanizmalarla alacaklı
olma hakkı devam ettirilir. Bu yüzden zamanaşımına fazla
bel bağlamamak gerekir. Mesela vergi dairesince matrah
takdiri için takdir komisyonuna başvurulması tarh
zamanaşımını durdurur. Mücbir sebep hali de zamanaşımını
durdurur. Duran zamanaşımı komisyon kararının vergi
dairesine tevdi edilmesini izleyen günden itibaren
işlemeye devam eder.
Öte yandan kesinleşen amme alacağı, yine vadesinin
rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından
itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse tahsil
zamanaşımına uğrar. Mesela 2003 yılı Kurumlar Vergisi
gelirleriyle ilgili 2004'ün Nisan ayında ödenmesi
gereken 1. taksitinin ödenmemesi halinde, bu borçla
ilgili zamanaşımı 2005 takvim yılının başından itibaren
işlemeye başlayacak ve 31 Aralık 2009 tarihinde sona
erecek. Buna da tahsil zamanaşımı denir. Zamanaşımından
sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur.
Tahsil zamanaşımı da ödeme, haciz uygulanması, ödeme
emri tebliği, mal bildirimi gibi hallerde kesilir.
Kesilmenin olması halinde zamanaşımı süresi yeniden
başlar. Ayrıca borçlunun yabancı memlekette bulunması,
hileli iflas etmesi veya terekenin tasfiyesi dolayısıyla
hakkında takibat yapılmasına imkân bulunmaması
hallerinde zamanaşımı işlemez, durur. Bu hallerin
sebeplerinin kalktığı günün bitmesinden itibaren başlar
ve kaldığı yerden işlemeye devam eder.
Ahmet Yavuz
Zaman/02.11.2009 |