Karşılıksız çekde önce para cezası
sonra hapis
3167
sayılı kanunda değişiklik yapılmasını öngören yeni "Çek
Kanunu Tasarısı" 2 yıldır TBMM'de komisyonlar arasında
dolanıyor. Bu yasama yılında da gündeme giremedi.
Karşılıksız çek nedeniyle hapiste yatanların sayısını
ben bulamadım. Ama çok olduğu söyleniyor. Hapistekiler
ve hapse girecekler feryat ederken, kim olduğu belirsiz
güçler, hapis şartlarının ağırlaştırılması için TBMM'nde
lobi yapıyor.
DÜNYA'da 28 Ekim 2009 tarihinde çok güzel bir haber
analiz vardı. Başlığı "Herkes karşı ama çeke hapis
cezası tasarıdan çıkarılamıyor" idi.
Karşılıksız çek konusunda kafalar karışık . Önce neyin
ne olduğunu özetleyeyim. Sonra iki mektuptan aktarmalar
yapayım.
1) Karşılıksız çek nedeniyle mahkemeye düşenleri
mahkemeler borçlarını ödemedikleri için yargılıyor ve de
hapis cezası veriyordu.
Bu uygulama uluslararası hukuk ilkeleriyle çelişiyordu.
Borcunu ödemeyene hapis cezası bizden başka sadece
Fransa'da vardı. O da kaldırıldı. Sadece çok özel kasta
bağlı suçlarda hapis söz konusu. Dünyadaki bu gelişmeye
benzer şekilde bizde de kanun değişikliği yapıldı ve
karşılıksız çekte, borcunu ödemeyenlere (alacak
senetlerinde/bonoda olduğu gibi) hapis cezası
verilmemeye başladı.
2) Bu defa bizde yeni bir uygulama ortaya çıktı.
Karşılıksız çekten yargılananlara mahkemeler, ödenmeyen
miktara göre, "adli" para cezası hükmediyor. Bu "adli"
para cezasını ödeyemeyenlere ise para cezası güne
çevrilerek hapis cezası veriliyor.
Uygulamada parası olmayana ve bu nedenle çekini
ödeyemeyene devlet para cezası kesiyor. Parası olmadığı
için bu cezayı da ödeyemeyenler, ceza miktarı kadar
hapis yatıyor. Dikkat buyurulursa, bu cezanın
karşılıksız çekin ödenmesiyle hiçbir ilgisi yok. Çünkü
para cezasına hükmedilenler bir yerlerden para bularak
para cezasını devlete ödeyebilseler de, karşılıksız
çekten alacağı olanın eline bir kuruş geçmiyor. Cezayı
ödeyemediği için hapis yatan kişiler işlerini ve para
kazanma imkanlarını kaybettiğinden, alacaklılar
paralarını tahsil ümidini hepten yitiriyor.
3) Burada bir açıklama daha yapmak gerek: Borç-alacak
ilişkilerinin yasal belgesi borç senedi/bonodur.
Dünyanın her yerinde borç-alacak ilişkileri bonoyla
yürür. Borç senedini/bonosunu gününde ödemeyen hakkında
kanuni takibat yapılır. Bu tür kanuni takibatta
icra-iflas vardır ama hiçbir şekilde hapis yoktur.
Sadece kötü niyetli uygulamalarda (dolandırıcılık
suçlarında) hapis gündeme gelebilir.
4) Çekin vadelisi olmaz. Çek, ibrazında ödenmesi gereken
bir belgedir. Bizde, kanuna karşı bir şekilde gelişen
vadeli çek uygulaması piyasadan borç senedini/bonoyu
kovdu. İç piyasa vadeli çekle işler hale geldi.
Önce bir genç kızımızdan mektup aldım. Genç kızımız
mektubunda şunları yazıyordu:
"Sayın Hocam, babam 65 yaşında. Otuz yıldır gıda işi
yapıyordu. Yanında 10 kişi çalıştırıyordu. Bugüne kadar
hiçbir sigorta ve vergi borcu olmadı. Kriz çıkınca
babama borçlu olanlar 1 milyon 200 bin TL tutarındaki
vadeli çekleri ödeyemedi. Bu durumda babamın da 375 bin
TL tutarındaki vadeli çekleri karşılıksız kaldı. Babamı
mahkemeye verdiler.
Mahkeme para cezasına hükmetti. Bu para cezasını ödeme
imkanımız olmadığı için her günü 100 TL'den sayarak
babama 5 yıl hapis cezası verdiler. Babam şimdi hapiste.
İşyeri kapandı. Yanında çalışanlar işsiz. Babam hapiste
ama biz ne alacaklarımızı alabiliyoruz, ne de
borçlarımızı ödeyebiliyoruz. Açık anlatımıyla, babamın
hapiste yatmasının borçlulara yararı yok. İşyeri
kapanmasaydı, alacaklarını alamasa bile borçlarını
zamanla ödeyebilirdi. "
Genç kızımızın mektubundan sonra babası da hapishaneden
mektup gönderdi. Babası ise şunları yazıyordu:
"Metris Cezaevi'nde öyle arkadaşlar var ki, 73 yaşında
yüksek inşaat mühendisi, TOKİ'den parasını alamamış,
borcunu ödeyememiş burada.
46 yaşında babadan kalan çorapçılık, kumaş ve iplik boya
fabrikası sahibi batmış.
Ve de kuş gribinde yaptığım tavukçuluk sektöründe batan,
yanında yüzlerce işçi çalıştırmış, SSK, gelir vergisi
vs. gibi vergilerini ödemiş, varlıktan, patronluktan
düşmüş ve hapse düşmüş olan 65 yaşında çek mağduru olan
ben.
Bizler yani. Sadece Metris'te yüzlerce kişi.
Şu anda varlığı tartışılan ama olmayan 3167 sayılı
yasadan dolayı hapisiz. Eğer, (Siz bunu gayet iyi
bilirsiniz) 5252 sayılı yasanın geçici 1. maddesini ve
5237 sayılı yasanın (Yeni TCK) 5. maddesini peş peşe
okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. Şu anda yeni
TCK uygulanmıyor. 31.12.2008'de miyadı dolmuş 3167
sayılı yasa uygulanıyor. Adalet Bakanlığı, çözüm
üretemeyen, kanunları, yönetmeliklerle idare eden bir
bakanlık oldu.
Şöyle ki: (Kısaca) "Cezasının beşte birini, kapalı
cezaevlerinde geçiren, herhangi bir vukuatı olmayan
mahkumlar, yol parasını peşin olarak öderlerse, açık
ceza evlerine gitmeye hak kazanırlar." Kanun böyle
diyor. Ben cezamın beşte birini çektim, dilekçe yazdım.
Gelen cevapta: "50 bin TL'yi geçen adli para cezasına
çarptırılanlar, açık ceza infaz kurumuna ayrılmazlar
yönetmeliğinin 10. maddesinin son fıkrasına göre açık
cezaevine gidemezler". Cevap olumsuz.
Halbuki, geçen gün iki sevgilisini de boğazlayıp öldüren
seri katil, 6 yıl ceza yemiş ve açık cezaevinden kaçmış.
Katil 6 yıl ceza alıp açık cezaevine gidebiliyor,
hayret! İşte TC kanunlarının adaleti!
Bu Çek Yasası'nın arkasındakiler faktoringler, yani
tefeciler ve bankalar.
Bu Çek Kanunu derhal kalkmalı, karşılıksız çekleri
bankalar ödemelidir. Sanki geriye dönmeyen kredi gibi
düşünsünler. Bakalım ne oluyor?
(1) Önlerine gelene koçan, koçan çek veremeyeceklerdir.
(2) Böylece garanti para yerine geçecek çekler piyasayı
rahatlatacaktır. Ne dersiniz?
Benim piyasadan 1 milyon 200 bin TL alacağım var, 2004
yılından beri alamadığım ve bir türlü nedense
yakalanmayan bana borçlular. 375 bin TL borcum var.
Maalesef kaçmayı düşünemedik şimdi hapisteyiz. Nasıl
iştir? Çözümü hapis midir? Liberal ekonomilerde alacak,
verecek işine devlet karışır mı? Devlet iki tüccar
arasındaki alış verişten nemalanmaya çalışır mı? Aynı
çatı altındaki mahkemeler ayrı, ayrı karar verebilir mi?
Misal: Çekler hakkında Şişli 6. Asliye Ceza Mahkemesi
beraat kararı verirken, aynı semt, aynı bina, aynı
statüdeki Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesi verdiği hapis
kararından dönmüyor.
Demek ki, hukukta 2 doğru var. Öyle mi?
Bu kağıda yazdığım için kusuruma bakmayın. Bu şartlarda
ancak bu kadar oluyor. Vaktinizi aldım, ama hiç değilse
yazarak içimi boşalttım. Siz anlarsınız herhalde. Size
saygılarımı sunarak mektubuma son veriyorum. Sağlık ve
esenlik dilerim." İşte bu da hapishaneden gelen mektup.
Hem iktidar hem muhalefet çekte hapis cezasına karşı.
Ama Çek Kanunu Tasarısı, TBMM'de gündeme gelemiyor.
Tevfik GÜNGÖR
OLAYLARIN İÇİNDEN
gungoruras@superonline.com
Dünya/02.11.2009 |