Geçici Vergi'de hata
payı
Gelir Vergisi mükelleflerinden basit usulde
vergilendirilenler hariç olmak üzere ticari kazanç
sahipleriyle serbest meslek kazancı sahipleri, üçer
aylık dönem kazançları üzerinden, yıllık Gelir veya
Kurumlar Vergilerinden mahsup edilmek üzere, Geçici
Vergi ödemekle yükümlü tutulmuşlardır. Geçici Vergi'ye
ait esaslar, Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 120.
maddesinde düzenlenmiştir. Kurumların ödeyecekleri
Geçici Vergi'nin hesabında da Kurumlar Vergisi
Kanunu'nun 25/2 maddesinin açık atfı dolayısıyla Gelir
Vergisi Kanunu'nda yazılı düzenleme uygulama alanı
bulmaktadır.
Geçici Vergi'nin oranı, Gelir Vergisi mükellefleri için
yüzde 15, Kurumlar Vergisi mükellefleri için yüzde
20'dir. Ancak bu mükellefler, Geçici Vergi dönemi içinde
kendilerine yapılan ödemelerden kesilen vergileri,
hesaplayacakları Geçici Vergi'den mahsup hakkına
sahiptirler. Serbest meslek kazançları yüzde 20 oranında
stopaja tabi tutulduğu için, pek çok serbest meslek
erbabı fiilen Geçici Vergi ödememekte, sadece beyan gibi
şekli bir yükümlülüğü yerine getirmektedir.
Geçici vergi döneminin kapanmasından sonra, geçici vergi
beyanlarının incelenmesi sırasında, geçici vergi
matrahının eksik beyan olunduğunun vergi idaresi
tarafından tespiti halinde, eksik geçici vergi, ikmalen
veya re'sen tarh olunur. Bu eksik beyan olgusu, aynı
zamanda vergi ziyaına da yol açtığından ceza ve gecikme
faizinin de beraberinde doğumuna yol açar. Ancak eksik
beyanda bulunulduğunun, yıllık verginin vergilendirme
döneminin kapanmasından sonra saptanması halinde, tarh
olunacak Geçici Vergi'nin mahsup olanağı artık kalmamış
olacağından, Geçici Vergi tarhiyatı yapılamaz. Bu
durumda mükelleflerden sadece ceza ve gecikme faizi
aranır. Böyle bir durumda aranacak olan gecikme faizinin
ise Geçici Vergi'nin normal beyan ve ödeme tarihi ile
mahsup olanağı bulunan yıllık beyan tarihi arasındaki
süre ile sınırlı olması gerekir (Maliye Bakanlığı'nın
16.5.2000 tarih ve 2000/6 sayılı Uygulama İç Genelgesi).
Geçici Vergi matrahının mükelleflerce dönem sonu
işlemlerine ilişkin kayıtlar yapılmadan ve dönem sonu
işlemlerinden bir kısmı ihmal edilerek belirlenmesi,
dolayısıyla mükelleflerin hata yapma olasılıkları
yüksektir. Bu durumu dikkat alan yasa koyucu, Geçici
Vergi matrahlarında ileride bulunacak farklarla ilgili
olarak yüzde 10 oranında bir hoş görü payı öngörmüştür.
Gelir Vergisi Kanunu'nun mükerrer 120 maddesinde yer
alan yasal düzenlemeye göre: "Yapılan incelemeler
sonucunda, geçmiş dönemlere ait Geçici Vergi'nin yüzde
10'u aşan tutarda eksik beyan edildiğinin tespiti
halinde, eksik beyan edilen bu kısım için re'sen veya
ikmalen tarhiyat yapılamaz".
Bu düzenleme bizim anlayışımızda, Geçici Vergi
beyannamesini verenlerden, inceleme konusu yapılıp yüzde
10'u aşan oranda matrah farkı bulunan mükelleflerle
ilgili tarhiyat yapılmasına engel bir hoşgörü hükmüdür.
Yoksa bu düzenleme, yapılan incelemelerde yüzde 10'dan
fazla oranda matrah farkı olan mükelleflere yapılacak
tarhiyatlarda, yüzde 10'luk kısım için de tarhiyat
yapılmasına engel değildir. Zira, bu durumda
mükellefler, hoşgörü sınırını aşmış olmaktadır. Aksi
düşünce, bütün mükelleflerin Geçici Vergi matrahlarını
yüzde 10 eksik beyan etme hakkına sahip oldukları
sonucunu doğurur ki böyle bir düşüncenin kabulüne olanak
yoktur. Yargı anlayışı da bu yönde oluşmuş, yüzde 10'u
aşan matrah farklarının saptandığı hallerde, matrah
farkının bütünü üzerinden yapılan tarhiyatlar, yargı
tarafından onanmıştır.
Ancak idari anlayış ve uygulama aksi yönde gelişmiştir.
Maliye Bakanlığı, 217 sayılı Gelir Vergisi Genel
Tebliği'nde, "Geçici Vergi'nin yüzde 10'u aşan tutarda
eksik beyan edildiğinin tespit edilmesi halinde, yüzde
10'u aşan kısım re'sen veya ikmalen tarhiyata konu
olacaktır" şeklinde görüş açıklamıştır.
Maliye Bakanlığı, 27635 sayı ve 7.6.2000 tarihli bir
özelgesinde ayrıca, "Geçici Vergi beyannamesi vermeyen
mükellefler için, yüzde 10'luk hoşgörü uygulamasının söz
konusu olmadığı, ancak beyanname vermekle birlikte
matrah beyan etmeyen mükellefler için yüzde 10
uygulamasının yine yapılması gerektiğini" de
açıklanmıştır.
Yargı anlayışı ile bakanlık anlayışı arasındaki
farklılık, farklı yönde raporların hazırlanmasına
sebebiyet vermektedir. Bu durumda ise "mükelleflere eşit
yönde yaklaşım" ilkesi zedelenmektedir. Bakanlığın bu
konuyu yeniden gözden geçirerek yeni bir açıklama
yapmasında yarar vardır.
Bumin Doğrusöz
Referans/02.11.2009 |